BÖLÜM 57: YAKAMOZ KAFE

8.1K 659 134
                                    

BEN GELDİM :) FENOMEN 305K OLDU :) HEPİNİZİ SEVİYORUM. İYİ OKUMALAR.

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/ÖNERMEYİ/BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN. 

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)


BARIŞ'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Ooo hadi beyler amma da tırt çıktınız ha! Fondip Fondip Fondip!"

Berkcan meyve suyu içiyordu. Olan bundan ibaretti lakin kendisi sanki bir barda yirminci shot'ını atıyormuş gibi davranıyordu. Arkadaşlarımın hepsi de çocuk ruhlu olduğundan, Sanki biri çocuk ruhlu olmazsan Youtuber olamazsın diye bir kural koymuştu, ona eşlik ediyorlardı. Pes bayrağını çoktan çeken Orkun kendini koltuğa atmış uzanırken Enes işi ileri düzeye götürmüş, ortaya bir iddia koymuştu.

"Hadi len" dedi. "Yarışıyoruz. Kaybeden kendi kanalında en iyi kanal onun diye video çeker."

Berkcan duraksadı. Onun bu tereddüttü arkadaşlarımız tarafından anında alay konusu olurken Berkcan ellerini havaya kaldırmış kendini savunmaya çalışıyordu.

"Ya şimdi... Abartmaya da gerek yok yani..."

"Korktun mu lan?" diye sordu Baturay. Geceye geç katılmış, ödül töreninin sonlarında gelmişti. Salona varıp yanımızdaki ona ayrılmış boş koltuğa oturduğunda o denli gergin ve sinirliydi ki hepimiz ona sorular sormaktan kaçınmıştık. Zaman geçtikçe de unutulmuştu.

"Gerçekten korktun mu aşkım" Buse'nin şaşkınlıktan ses tonu bir level yükselmişti. Hayal kırıklığına uğramış gibi gözüküyordu. Artık Berkcan onun gözünde nasıl bir profil çizdiyse kız resmen yerle bir olmuştu.

"Al açıkla" dedi Enes. Koluna girmiş omzuna yaslanan Başak'la birbirilerine bakıp sırıtıyorlardı. İsteklerini almalarına az kaldığını bilmelerinden kaynaklanan bu sırıtışlar onların birbirlerine ne kadar uygun olduklarının da bir başka göstergesiydi. Deyim yerindeyse bir elmanın iki yarısı gibiydiler.

"Korkmak mı? Ben" dedi Berkcan. Abartılı hareketlerle kendini gösteriyordu. "Aşkım lütfen ben bir Allah'tan bir de Şahide Türe'den korkarım." Buse Berkcan'ın dedikleri ile ikna olmamıştı. Yer çekimine kapılmış aşağı çekilen alt dudağı yaklaşan tehlikenin bir sinyaliydi.

"Tamam, be" dedi Berkcan. Parmağını havada salladı. "Getirin lan meyve sularını!"

Orkun yerinden fırlayıp içeceklerin olduğu yere doğru hızlandı. Onun bu aceleciliğini fark eden köşede dikelmiş sohbet eden güzellik vloger'ları, Sebile abla, Merve abla, Duygu, Orkun'u durdurup soru yağmuruna tuttular.

Tüm bu eğlencenin, kahkaha tufanının arasında Deniz'in sessizliği beni ilk başlarda rahatsız etmese de sonralarda endişelendirmeye başladı.

"İyi misin güzelim" diye sordum usulca. Kimsenin duymamasına özen göstererek. Deniz arkasına yaslanmış masanın üzerinde duran ödülünü incelerken dalıp gitmiş gibiydi. Sesimle silkelenip kendine geldiğinde başını çevirip bana baktı.

"Hı?"

"İyi misin diye sordum." Elimin tersiyle yanağını okşadım.

"İyiyim" dedi. Başını yanağımdaki elime yaslayıp içini çekti. "Sana bir şey soracağım ama gülmeden cevap vereceksin." Tereddütsüz başımı salladım. Birbirimize fiziken o denli yakın ve o denli sessiz konuşuyorduk ki dışarıdan görenin müstehcen bir konuşma içerisinde olduğumuzu düşünmemesi işten bile değildi.

"Şey... Ben..." Sözcükleri çıkarmakta zorlanıyordu. "O ödülü gerçekten... O ödül benim değil mi?" Bir kahkaha patlattım. Deniz saniyesinde benden uzaklaşıp kollarını göğsüne doladığında somurtuyordu. "Hani gülmeyecektin!"

@FENOMENUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum