BÖLÜM 56: İSTANBUL PART 2

8.7K 685 169
                                    

YORUMLAR GİDEREK AZALIYOR :( ÜZÜLÜYORUM. SİZE CEZA BİR SÜRÜ SORU SORACAĞIM AŞAĞIDA :)

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/ÖNERMEYİ/BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN!

ÖPÜLDÜNÜZ!

Deniz'in bakış açısından;

"Annem! Nerden çıktınız siz?"

Sarıldık. Kollarım boynuna dolanana kadar, burnum o tatlı kokusunu duyana kadar onu ne kadar özlediğimin farkında değildim. Ben kendini sürekli kandıran pis bir yalancıydım. Kendini abuk sabuk işlerle oyalayan, saçma sapan şeylerle avutan boş bir insandım. Çoğu zaman gerçekte ne hissettiğimi insanları bırak kendimden bile saklıyordum. Sonra o duygular içimde sıkışmaktan daralıyor, sığacak yer kalmadığından patlıyordu.

Beni kendinden ayırmış kendine yakın bir yerde tutarken bana "Ne zaman geldiniz?" türden sorular soruyor, cevap vermemi beklemeden bir diğerine geçiyordu.

"Neyse" dedi annem. Gülümsemesi o kadar genişti ki ağzı yırtılacak sanırdınız. "Hadi içeri geçelim orada konuşuruz."

Ev lavanta kokuyordu. Çocukluğumdan beri aşina olduğum bu koku Okyanus ailesinin bir simgesi, sembolüydü. Bize gelen herkesin dışarı bir yerde bu kokuyu duyduklarında anında bizi anımsadıkları bu koku beşer yapımı bir oda spreyine değil, annemin sanki çocuklarıymışçasına bize gösterdiği aynı özenle yetiştirdiği, evin her tarafında kendilerine yer edinmiş çiçeklerdi. Annem lavantaya bayılırdı. İmkânı olduğu her nesneyi lavanta kokulu alırdı. Lavanta annem demekti. Lavanta benim içim şans demekti. Gün gelip de annem benden ayrılmak zorunda kaldığında bana onun kokusunu hiç unutturmayacak çiçekti.

"Çiçekler çok güzel" dedi Barış. Oturmak için kendine babamın koltuğunu seçmişti. Babam burada olmadığından ona bunu söylemedim ki onu orda otururken görmek bana inanılmaz bir haz vermişti. "Ne kadar da çoklar!" Annem ile birbirimize bakıp güldük.

"Barışçım" Benim yanıma ilişip elini dizime koydu. "Benim hakkımda bilmen gereken ilk şey kafayı lavantayla bozmuş deli bir kadın olduğum."

"Estağfurullah" dedi Barış hemen. Barış annemin gözünde bu karşılığı ile bir artı kazandıysa da annem gerçekleri gizlemekten çekinmedi.

"Öyleyi Barışçım öyleyim. Gizlimiz saklımız yok. Ben saklasam mahalledeki komşulardan birisi illaki yumurtlar. Onlar yumurtlamasa Sevim'den kesin duyarsın." Gözlerimi yumduğumda Sevim Teyze'nin görüntüsü aklıma geldi. Yaşlı, başörtülü, tombik yanaklı, aklından geçen dilinde olan Allahlık bir kadın...

"Ne hazırlayayım size?" diye sordu annem. Çok mutluydu. "Aç mısınız? Söyleyin ne pişireyim size."

"Yeni kahvaltı ettik annecim" Dizimde duran elini tutuyordum.

"Hiç zahmet etme Nehir Teyze" dedi Barış' da. "Yeni kahvaltı ettik zaten Deniz'in de dediği gibi."

"Olur mu öyle şey!" diye çıkıştı annem. "Çocuklarım gelmiş tabii ki bir şeyler yapacağım!" Duraksamadan devam etti. "Durun. Madem kahvaltı yaptınız size meşhur kekimden yapayım." Gözlerim büyüdü.

"Balkabaklı." Annem seni gidi dercesine başını salladı.

"Balkabaklı?" Barış'ın tekrarlayışı soru niteliğindeydi. Her duyan insan gibi balkabaklı keki o da yadırgamıştı. Şimdiye değin bir kere bile bu netice şaşmamıştı. "Balkabaklı kek. Daha önce hiç duymamıştım."

"Genelde kimse bilmez zaten" dedi annem. Ayaklanmış çoktan mutfağa yol almıştı. "Ama tadı enfestir. Beğeneceğine eminim."

"Sizin yaptığınız her şey güzel olur zaten. Ona şüphem yok" Annem Barış'ın iltifatı üzerine bana göz kırpıp mutfağa daldı. Utanmıştım.

@FENOMENWhere stories live. Discover now