BÖLÜM 46: YOLCU

13K 803 194
                                    

FENOMEN VAKTİ :) HİKAYEMİZ 123.000 OKUMAYA, MİZAHTA 5. SIRAYA KADAR ULAŞTI. 

MÜKEMMELSİNİZ.

YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ /KATİL UŞAK OLMAYABİLİR'İ OKUMAYI UNUTMAYIN :D

KATİL UŞAK OLMAYABİLİRİN YENİ BÖLÜMÜ YARIN. BİLGİNİZE.

BU BÖLÜMÜ DE 150 OYA ULAŞTIRALIM OLUR MU?

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ ♥

Barış'ın bakış açısından;

"Anne"

"Baba"

Yutkundum. Deniz duyduklarının yarattığı etkiyle benden uzaklaşırken bir eli kolumda destek amaçlı kaldı. Kendine mi destek istiyor yoksa bana mı destek olmaya çalışıyordu bilmiyordum. Kendimi, bir saniye önce bu soruları yanıtlamakla cebelleşirken bırakıp bir saniye sonra aldığım kesik soluklarla Ayşe'yi kucaklarken bulmuştum.

"Ah, ufaklık yaptığın iş mi senin şimdi?" diye mırıldanırken Ayşe'yi dizime oturtmuş, bana meraklı meraklı bakan kömür karası gözlerine odaklanmıştım. "Daha kendilerine bakmayı beceremeyen bu dört haylaz, elinde tuttuğu dikdörtgen çerçeveli, ekranı olan nesneye bağımlı olan bu serserilere bunu demen hoş mu?" Ayşe öylece bana baktı. Ne dediğim hakkında bir fikri olmadığı o güzel mi güzel gözlerinden anlaşılıyordu lakin bir şekilde tüm dikkatini bana vermiş, dinliyordu. "Yapamayız ufaklık. Delicesine arzulasam da sana bakamayız. Bu kısacık zamanda bile beceremediklerimize bak. Bir de bunu tüm zamanlı yaptığımızı düşün... Keşke başka zamanda çıksaydın karşımıza. Ne bileyim akıllandığım bir aile kurduğum, kendi çocuğuma baba olmaya hazır olduğum bir zamanda girseydin keşke hayatıma. Eğer öyle olsaydı, sana yemin ediyorum bırakmazdım seni. Kendi evladımdan ayırmaz, gerektiğinde ondan çok severdim seni ki eksik hissetme kendini ama çok erken be abiciğim. Daha yeni öğrendim ben yürümeyi. Senin elinden tutup nasıl koşayım?"

Deniz başını omzuna yasladı. Bir matem evi kadar sessizdi. Ne onun yüzüne bakmaya cesaret bulabildim kendimde, ne de Ayşe'nin yüzüne bakmayı kestirmeyen yüzsüzlüğümü yok edecek kuvveti. Ayşe bana baktı. Ben ona. Bu karanlık gecenin gökyüzünde bir yıldız kaydı. Kimse dilek tutmadı...

...

Sabah gece yarısı başlayıp tüm gece dinmeyen yağmur sokakları ıpıslak yaparken yağmurdan korunup yeni saklandığı yerden çıkan kedi çekine çekine sokağa çıkıp karşıya geçti. Yağmurdan ıslanmış, tüyleri ıpıslak olmuştu. İçimdeki ona yardım etme dürtüsü beni pencereden bir adım uzaklaştırıp arkamı döndürecekken yan komşumuzun kızı bahçeden çıktı, kediyi fark etti. Acelesi olduğu her halinden belliydi lakin kediyi görür görmez her şeyi boş vermiş göründü. Elindeki kitapları duvarın üzerine ıslak olduğunu umursamadan bıraktı. Eğilip ondan kaçmaya çalışan kediyi bir iki deneyişte yakaladı. Kediyi yakalamasıyla eli tüylerinde gezindi, ona tatlı olduğunu düşündüğüm şeyler söyledi. Kucağında kediyle gerisin geri bahçelerine girdi. Bu dünyada iyi ki iyi insanlar vardı.

Bugün önemli bir gündü. Ayşe'yi evlatlık edinmek için görüşmeye gelecek bir aile vardı ve görüşme bizim evde yapılacaktı. Dünkü "faciadan" sonra, Eronat ve Okyanus büyükleri için öyleydi, başka yerde yapılması konusu açılmamıştı bile. Babam fikri sunmuş, dakikasında tüm bireyler kabullenmişti.

Ben burada böyle dikilirken onlar aşağıda gelecek aileyi bekliyorlardı. Savaş, Derya, Deniz hepsi aşağıdalardı lakin ben biraz soluklanıp yalnız kalmak maksadıyla ufacık bir yalanla yukarı kaçmıştım. Deniz kelimeler daha ağzımdan dökülürken yalan söylediğimi anlamıştı. Buna rağmen sessiz kalıp gitmeme izin vermişti. Bu yüzden ona bu kadar âşıktım ya. Beni nasıl tutacağını bildiği gibi nasıl serbest bırakacağını da iyi biliyordu.

@FENOMENWhere stories live. Discover now