BÖLÜM 39: İNSANLIK

14.6K 897 147
                                    

BEN GELDİM :) HİKAYEYE MİZAHTA 19. SIRALARA KADAR YÜKSELDİ :) MÜKEMMELSİNİZ!

KATİL UŞAK OLMAYABİLİR ADLI DERYA İLE SAVAŞ'I ANLATACAK KİTAP YARIN BU SAATLERDE BİR SORUN ÇIKMAZSA PROFİLİMDE OLACAK :) BAKARSINIZ ARTIK :D

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/HİKAYEYİ ÖNERMEYİ/ YARINKİ VE DİĞER KİTAPLARIMDAN HABERDAR OLMAK İÇİN BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN :) 

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :D

DENİZ'İN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Makbule Teyze! A sen mi geldin buyur geç" dedim kapıyı açıp kadını içeri buyur ederken. Yüzümde ona özel olsa da içten olmayan zorunluluktan bir gülümseme vardı. Nasıl gerçekten gülümseyecektim ki? Stres, üzüntü, öfke, gerginlik hepsi birlik olmuş vücudumun işletim sistemine dalmış beni çökertmeye çabalarken gülümsemem olası bile değildi. Koray amcanın, o sürekli gülen, güldüren adamın hastanede canı için savaştığını bile bile nefes almak bile zordu.

"Ah kızım" dedi Makbule Teyze, gözündeki yaşlar kurumuş olsa da gözlerindeki kızarıklık, hafif şişlik onu gammazlıyordu. Beni kendine çekip sarıldığında yeni bir çıkış yolu bulup usul usul akmaya başlayan gözyaşları omzumu ıslattı. "Sen söyleyince nasıl geldiğimi bilemedim. İyi miymiş Koray evladım? Var mı bir havadis."

"Yok, Teyzem" Bir ağlama krizinin daha ufukta yıldırım çakan bulutlarla göründüğünde omuzlarından tutup onu nazikçe itip kendimden uzaklaştırdım. "Ben de bekliyorum öyle ama içini ferah tut sen. Bir şey olsa şimdiye duyardık değil mi?" Onu ikna etmekten çok içimi rahatlatmak için sorduğum bu soru Makbule Teyze'nin yüzünde anlayamadığım bir ifadeye sebep oldu. Bir anlığına aklımdan acaba benden bir şey mi gizliyor diye kara bir düşünce geçti.

"Duyardık herhalde" Huzursuzlanıp yerinde durmayan Ayşe'yi kucağından yere indirdiğinde onun varlığını yeni fark etmiş, bana gelmesi için kollarımı açıp onu beklemeye başlamıştım.

"Demek bebek bu ha?" Salondaki üçlü kanepeye bacaklarını uzatmış bize alaycı gözlerle bakarken o konuşmadan önce her şeyin Koray Amca'nın hastanede olmasına rağmen ne kadar güzel olduğunu düşündüm. "Gerçekten Barış ile ikinizin mi? Eğer öyle ise Barış ile yapacağımız sıkı bir kavga var demektir." Derin bir nefes alıp çürümüş bir ipten farksız kopma eşiğinde olan sinirlerimi yatıştırdım. Üzgündüm. Bir insan bir duyguyu yaşarken başka bir duygunun ortaya çıkıp ortalığı cümbüşe çevirmesi sağlıksız, hatta tehlikeli olabilirdi. Tek zamanda tek duygu dedim içimden. Tek zamanda tek duygu...

"Bu kim kızım" diye sordu Makbule Teyze. Bana doğru eğilmiş, sesi köpeklerin duyabileceği kadar düşük bir eşikteydi. Çekinmesine bir anlam veremeyip saçma bulsam da tepkisiz kalıp Makbule Teyze'nin sözlerini bitirmesini bekledim. "Misafir olacağını söylememiştin."

"Gereksiz bir insan Makbule Teyze" dedim. Makbule Teyze'nin aksine kullandığım yüksek ses tonu epeyce abartılmıştı. "İsmi Camille. Kendisi benim değil Barış'ın misafiri. Kendisinden pek haz etmesem de malum Barış'ın sevgilisi olunca onun misafiri senin misafirin oluyor." Camille gözlerini devirdiğinde bir anlığına gözleri yerinden çıkacak diye korktum.

"Buradayım" dedi elini sallayarak. Benimle kendi arasındaki mesafeyi gösteriyordu. "Tam burada. Senden yaklaşık iki, üç metre uzakta. Kulaklarım da gayet sağlam. Yani seni gayet net duyabiliyorum."

"Her insan bunu yapabilir" dedim. Odada küçük bir çocuk olduğunu hatırlayıp ses tonumu normal düzeye çektim. "Yani duyabildiğini biliyorum. Benim derdim duyduğunu algılayıp algılayamaman. Bu yüzden ses tellerime zarar verme riskini göze alıyorum ya. Sırf senin için." Makbule Teyze dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemesini gizlemek için eliyle ağzını kaparken yanımda şekilden şekile girdi. Bense zafer gülümsememi gizlemek için hiçbir çaba sarf etmiyor, gülümsememi olanca ışığıyla gözleri kör edecek safhada sergiliyordum.

@FENOMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin