BÖLÜM 43: VEDA

14.4K 828 196
                                    

ÖNCELİKLE FİNAL FALAN DEĞİL RAHAT OLUN :D

SONRACIMA MÜTHİŞSİNİZ :D 101000 OKUMA MİZAHTA 7? KEŞKE KULLANABİLECEĞİM BAŞKA SIFATLAR OLSAYDI SİZİN İÇİN. ÇÜNKÜ MÜTHİŞ DEN DE ÖTESİNİZ.

BU MÜKEMMEL OLAY İÇİN BU HAFTA SİZE SÜRPRİZLERİM VAR. BİRİNİ SÖYLEYECEĞİM. KATİL UŞAK OLMAYABİLİR BEKLENEN BÖLÜM, BEKLENİYORSA TABİ :), GELECEK. DİĞERİ İSE FENOMENLE İLGİLİ :D HOŞUNUZA GİDECEK EMİN OLUN :D

BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ (400 TAKİPÇİYE ULAŞMAMA AZ KALDI. HELP!), HİKAYEYİ OYLAMAYI, ÖNERMEYİ, YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. 

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ ♥

DENİZ'İN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Hadi" dedi. Elini uzatmış tutmamı bekliyordu. Söylediği tek şey hadi kelimesinden ibaretti. Ne başka bir kelime çıktı ağzından ne de hislerini anlamama yardımcı olacak bir ifade geçti yüzünden. Sadece kalkmamı, onunla gelmemi istiyordu ama bilmiyordu ki bacaklarımda kalkacak derman yoktu. Arabada geçirdiğim sayılı dakikaların ardından hissettiğim korku damarlarıma işlemiş, kulaklarıma ilişen aklımın almakta zorluk çektiği cümlelerin bedenime saldığı şaşkınlık bacaklarımı işlevsiz hale getiriyordu.

"Kalkamıyorum." Acınası hissediyordum. Cılız sesim acınası halimi bir adım öteye taşırken Barış titrek bir nefes vererek olduğu yere çöktü. Bizi ayrı tutan tek engel kendime çektiğim bacaklarımdı.

"O arabaya binmeyecektin." dedi. Sesi sakin duyulsa da kelimeleri saf öfke ile doluydu. "Ne diye biniyorsun ki. Korkuyorsun." Uzanıp yüzümü kavradı. "Bak yüzün bile bembeyaz olmuş."

"Yapabilirim zannettim." diye konuştum ağlamaklı bir sesle. " Yani herkes yapıyor, ben niye yapamıyorum ki diye düşündüm." Dudağımı büzüp yaşadığım hayal kırıklığının ağırlığı ile başımı eğdim. "Yapamadım." Barış gözlerime bakmak için eğildi. Gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama ne gördüyse ondan küçük bir öpücükle ödüllendirilecek kadar güzel olmalıydı.

"Herkes her şeyi yapmak zorunda değil. Araba kullanmadan da mükemmel olabilirsin. Öylesin de." Kollarına atıldım. Barış kollarıyla beni yakalayıp düşmemizi beni sıkı sıkıya sarıp dengemizi sağlayarak engellerken ben musluğu açmış etrafı gözyaşı damlalarıyla ıslatıyordum.

"Aptalın tekiyim ben!" Hıçkırdım. Barış iç geçirdi.

"Hayır." Elini saçlarıma çıkarıp okşayarak beni teselli etti. "Fazla inatçısın. Bir de etrafta olmasını engelleyemediğim saçma sapan durumlar buna tuz biber oluyor o kadar." Başımı gömdüğüm boynundan kaldırıp ıslak, büyük bir ihtimalle ağlamaktan kızarmış gözlerimi ona diktim.

"Biraz önce bir şey duydum ben" dedim ağladığımdan dolayı çıkan titrek sesimle. Biraz da ondan duyabileceğim haklı sözlerden duyduğum korkudan kaynaklıydı sesimin titrekliği. Bakışlarımı aşağıya yönlendirip ondan kaçırdım. Kazağımın kollarını ellerimin yarısını kaplayacak şekilde çekiştirdim. "Melih buradaydı. Telefonla konuşuyordu. Benim burada olduğumu görmedi. Bir şeyler söyledi..." Barış sesini çıkarmadan beni dinliyordu. "O dedi ki..."

"Duydum Deniz. Ne dediğini gayet iyi duydum. Gidip ona dalmamak için de kendimi zor tuttum lakin sen vardın. Korkmuştun, bayılmak üzereydin ve ben seninle ilgilenmek zorundaydım."

"Özür dilerim."

"Özür dilemene gerek yok. O kendini bilmez şahsı sonra da dövebilirim." İstemsizce kıkırdarken elimle göğsüne hafifçe vurdum.

"Onu demiyorum" diyerek ciddileştim. "Özür dilerim Barış. İnanmalıydım sana. Ben ne düşündüm bilmiyorum ama..."

"Hadi eve gidelim" dedi Barış. Başını yaklaştırıp şakağımdan öptü. "Hava soğuk. Bunu sıcak bir yerde senin bana yaptığın kahve eşliğinde bir daha konuşalım. Hem daha kahveni içemedim ben senin. Geçen seferki sakarlığın sonucu yeri boylamıştı hatırlarsan." Dil çıkardım.

@FENOMENWhere stories live. Discover now