BÖLÜM 32: İLK GÜN

18.3K 1K 264
                                    

BEN GELDİM :) FENOMEN MİZAHTA 52. SIRALARA KADAR YÜKSELDİ :) MÜKEMMEL MİSİNİZ?

HİKAYEYİ OYLAMAYI/YORUMLAMAYI/ÖNERMEYİ/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN :)

DENİZ'İN BAKIŞ AÇISINDAN;

Güne Oyuncak'ın yüzümü yalaması ile açılan gözlerim, aynadaki aksim ile karşılaştığında yüzümdeki gülümseme kayda değerdi. Bugün ki hissettiğim mutluluk diğerlerinden oldukça farklı ve fazlaydı. Ani verdiğim kararlardan sürekli, bıkmadan pişman olan zihnim dünkü mutlu olmayı seçme kararımdan hiç pişman değil aksine minnettardı. Dün kalbimi dinleyerek verdiğim o karar hayatımda belki de yaptığım en güzel hareketti.

Kucağımdaki minik, şekerlik abidesi ufaklık ile aşağı, merdiven basamaklarını teker teker inerken aklımda tonca, yüzümdeki gülümsemeyi yapıştırıp silmeme izin vermeyen düşünceler vardı. Attığım her adımda, aldığım her nefeste Barış'ı düşünüyordum ve bu sürpriz, sizi havalara uçuran bir hediye gibiydi. Aklınıza düştükçe sizi mutsuz etmek için fazladan bir çaba gösteren promosyonunu saymazsak tabii ki.

Eğer bir süper gücüm olsaydı, piknikte Savaş ile yaptığım o tatsız konuşmaya geri dönmek, oradaki benliğimi uyarıp Savaş'ın sözünü dinlemesini, oraya gitmemesini söylerdim. Barış'ın söylediklerine inanıp Barış'ın Dilek'i kardeşi gibi gördüğüne inansam da o gördüğüm manzara ister istemez aklıma düşüyor ve ben aklıma düşen düşünce ile ruh halimin de bozulup moralimin düşmemesi için kendim ile savaşıyordum. Sanırım bir insana ne kadar güvenirseniz güvenin kadın olduğunuz takdirde aklınızda hep bir soru işareti kalıyordu.

"Ah geldin mi kızım? Ben de size kahvaltı hazırladım. Sizi uyandırayım mı uyandırmayayım diye düşünüyordum. Okula gidip gitmeyeceğinizi de bilmiyorum ya..." Makbule Teyze'nin bu düşünceli tavrı karşısında gülümsedim. Aşağı inerken de mahallenin delisi gibi sürekli sırıttığımdan pek bir değişiklik olmamıştı çehremde.

"Çok iyi yapmışsın teyzem. Okula gideceğiz bu arada. Derya kalkmadı mı?"

"Yok uyanmadı. Seni kaldırayım, ondan sonra onu kaldırayım diyordum."

"Kalkmadı mı?" diye sordum hayretle. Ağzımdan çıkan kelimeler ne kadar bir soru cümlesi oluştursa da bu soru cümlesi, cevap beklemeyen cinstendi. "İlginç... Okula da gideceğim diyordu akşam ya. Genelde de hep erkenden uyanır."

"Uyuyamadı herhalde gece" dedi Makbule Teyze. Masanın yanından ayrılıp yanıma yaklaştı. " Ben gidip uyandırayım o zaman. Sen de otur sofraya, başla kahvaltını yapmaya. Geç kalırsın bir de okuluna."

Makbule Teyze yanımdan geçip gittiğinde olduğum yerden hareket edip salonun içerisine ilerledim. Oyuncak kucağımda durmaktan sıkılmış olmalı ki huysuzlanmaya başladı. Onu yere bırakır bırakmaz dış kapıya koşturduğunda aklımdan belki babasını özlemiştir diye bir düşünce geçti ve adımlarım beni, şeytanın beni dürtüklemesi ile Oyuncak'ın peşinden kapıya götürdü. Gitsem ne olurdu ki? Geri çevirecek halleri yoktu ya beni? Ya geri çevirirlerse? Bu riske değer miydi? Suali yanıtlandıramadan kapı kolunda hazır bekleyen elim kolu aşağı indirip kapıyı açtı. Çıkmadan önce Makbule Teyze'yi meraklandırmamak için yukarı seslenmeyi de ihmal etmemiştim.

Oyuncak'ın sokağı benden önce koşarak geçmesini, bahçe kapısı önünde kendi etrafında dönüp patilerini kapıya koyup, kapıyı açma çalışmalarını gülerek izledim. Bahçe kapısının önüne vardığımda patileri hala kapıda, sanki itip açabilecekmiş gibi bekliyordu. Ona eziyet etmeyi kesip kapıyı açtığımda Oyuncak hiç vakit kaybetmeden koşup bu sefer önünde tek engel kalan ev kapısına koştu. Onun bu seri hareketleri karşısında ben oldukça sakin, normal bir insan hızında ilerliyordum ki Oyuncak'ın bundan hoşnut olup olmadığından emin değildim. Zile basıp kapının açılması için bedenimi bekleme moduna aldığımda, Oyuncak eve gireceğinden şüphesi kalmadığından mı bilinmez yerinde duramayan halinden kurtulup ayaklarımın dibine oturdu. Kapıyı Barış açıp Oyuncak ona doğru atladığında neredeyse ağlayacaktım.

@FENOMENМесто, где живут истории. Откройте их для себя