BÖLÜM 19: OLAYLI SAATLER

18.8K 1.2K 288
                                    

SÜRPRİZZZ :) KABUL EDİN YENİ BÖLÜM BEKLEMİYORDUNUZ :) SİZ ÇABUK ÇABUK OKUYUP OKUMA SAYISINI 250 LERE GETİRİN BEN SİZE YENİ BÖLÜM ATARIM :)

ÖZEL RİCA 850'YE YAKIN OYDAYIZ HADİ SON 150 :) BİR EL ATIN DA 1000 OLALIM ÖNÜMÜZ AÇILSIN BE :) GERÇİ ŞİMDİDE MÜKEMMELİZ :) 18 BÖLÜMDE BU KADAR OKUMA BU KADAR OY. MİZAHTA DA 170 LERE KADAR YÜKSELDİK :) MÜKEMMELSİNİZ :) AMA BİR EL ATIN BENİ MUTLU EDİN :)

OYLAMAYI/YORUM YAPMAYI/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN :)

İYİ OKUMALAR :)

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)

Deniz'in bakış açısından;

Uyandığımda yaptığım ilk iş telefona sarılmak oldu. Uzun zamandır sabah rutinimin başlıca maddesini oluşturan bu durumu garipsememiş aksine günlerdir yaptığım en normal iş olarak karşılamıştım. Bu durum benim için oldukça normal olmasına karşılık bugün yapma amacım oldukça değişikti. Bugün babamın doğum günüydü. Saate baktığımda babamın doğum saatine bir dakika kaldığını görebiliyor, saatin ibresi işleyip içerisini tik tak sesiyle doldurdukça daha da heyecanlanıyordum. İbre doğum saatine otuz saniye kaldığını gösterdiğinde hali hazırda açık bekleyen rehberdeki babamın isminin üzerinde parmağımı kaydırıp telefonu kulağıma dayadım. Bekledim, bekledim, bekledim...

" Saat yediyi kırk geçe bir mavi gözlü adam doğdu,

O adam doğdu da iyi ki benim babam oldu.

Bazen beni sinir etse de ben babamı çok severim,

Babamsız bir dünya düşündükçe kalpten giderim" Şiirim alkışlarla sonlanmasa da babamın gür, dolu kahkahaları amacıma ulaştığımı gösteriyordu. "İyi ki doğdun!" dedim bir kez daha onun kahkahaları arasında. Babam bir süre gülmeye devam etti, konuştuğunda gülmekten soluk soluğa kalmış, zor nefes alıp veriyordu.

"Aman seni gidi deli kız!" Kahkahalar... "Sabah sabah iyi güldürdün beni. Sağ olasın denizkızım sen de iyi ki benim hayatımdasın"

"Tabii ki iyi ki senin hayatındayım" dedim bilmiş bilmiş. "Ben olmasam ne yapacaktınız ki siz? Sıkıntıdan ölürdünüz valla. Bir de Derya ile..."

"Bu arada iyi mi o? Her zaman sende önce o davranırdı inadından. Babamın doğum gününü ilk ben kutlayacağım diye"

"Akıllı, tam zamanında kutlama zevkini de hep bana bırakırdı." dedim gözlerimi devirerek. Babamın Derya'nın bu özelliğinden bahsetmesiyle eski anılar aklıma birer birer üşüştü ve kendimi üst üste göz devirmemek için zor tuttum. Babam haklıydı, Derya hep böyle yapardı. Benimle olan nedensiz savaşında özel günler önemli bir yer zapt ediyordu. Doğum günlerini benden önce kutlamak ise onu kendince girdiği bir yarıştı ki benim bundan bir şikâyetim yoktu. Çünkü o erken kutladıkça bana zamanında kutlama hakkı tanıyor, bana farkında olmadan büyük bir iyilik yapıyordu. Kimdi akıllı olan? "İlginç" dedim. Sonra onun ne kadar üzgün olduğu aklıma gelince yüzüm düştü. "Gerçi aksini de bekleyemeyiz. Kolay bir süreç yaşamıyor"

"Ne oldu ki?" diye sordu babam. Sorusuyla aklım karışıp kaşlarım çatıldı. Ne yani bilmiyor muydu? Dünden beri aklımı kurcalayıp duruyordu zaten neden bana telefonda Erdem'in ölümüyle ilgili bir bilgi vermediği.

"Bilmiyor musun?" Hayretler içerisindeydim.

"Neyi?"

"Erdem... Erdem vefat etti. Patlamada bizim yanımıza gelmek için havaalanındaymış." Babamdan ses gelmedi. Onu göremesem de büyük bir şok geçirdiğini hissedebiliyordum. "İyi de baba... Senin onun ölümünden nasıl haberin olmaz? Annem bilirken sen nasıl bilmezsin? Ben de bu adam telefonda niye bana bir şey söylemedi diye kendimi yiyorum dünden beri."

@FENOMENWhere stories live. Discover now