BÖLÜM 47: BASIN TOPLANTISI

14.4K 829 186
                                    

BEN GELDİM :) NASILSINIZ KUZULARIM :) 

BU BÖLÜM İTHAFLARIM İKİ KİŞİYE :) BETULGOKSU VE SİYAHPERİM'E ♥ ÇABALARINA BUNU HAK ETTİLER :) KUSURA BAKMAYIN SADECE BİRİNİZE TEKNİK OLARAK İTHAF EDEBİLİYORUM :) DİĞER BÖLÜMDE SENİN İSMİNİ YAZACAĞIM SİYAHPERİM :)

İTHAF İSTEYENLER YORUMA İSİMLERİNİ YAZABİLİRLER.

YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ / BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ (500 TAKİPÇİYE AZ KALDI EL ATIN :) )UNUTMAYIN.

YARIN KATİL UŞAK OLMAYABİLİR GELİYOR. KİMLER HEYECANLI?

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ ♥

BARIŞ'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Uykum var benim" diye söylendi Savaş. Bu basık, karanlık mekâna geldiğimizden beri bu kaçıncı mızmızlanışıydı sayamamıştım. Elimde yaktığım mumu tabağa damlatıp oturmakla meşguldüm ki pek başarılı olduğumu söyleyemeyecektim. Başarısız olduğum her deneme beni çığırdan çıkmaya bir adım daha yaklaştırıyor, Savaş'ın bir yandan mızmızlanmaları da hiç yardımcı olmuyordu. Şu insanoğlu insanın halinden anlamaz mıydı hiç?

"Eh sus artık!" diye çıkıştım. Sesimi duyulmaması için belli bir seviyede tutmaya çabalıyordum. Eriyen mum parmağıma damladığında canımın acısını hiçe sayarak son bir kez mumu tabağa yapıştırmayı denedim. Mum tabakla birleşip kendi başına durmayı başardığında duygularımı ben bile ifade edemezdim.

Gecenin bir yarısı, bu bodrumda buluşma fikri kimden çıkmıştı hatırlamıyordum lakin benim üzerinde durduğum nokta bunun ne kadar akıl karı olup olmadığıydı. Başka çıkar yolu olmadığı aklıma gelince bu düşünceyi aklımdan silip ana odaklandım. Zira yapacağımız şey çok önemliydi ve tüm dikkatimi buna vermek zorundaydım. Aksi felaket olurdu çünkü.

Basamaklarda ayak sesleri duyduğumda toparlanıp merdivenlere döndüm. Beklenilen kişiler teşrif ederken ikisi de oldukça sesliydi. Konuşa konuşa iniyorlardı.

"Uykum var" dediğinde, Deniz merdivenlerde görünmüş, Derya onun peşi sıra aşağı iniyordu. Son basamaklara geldiğinde yanan mumun sayesinde az da olsa aydınlanan bedeni bitkin görünüyordu. Yarı açık, yarı kapalı gözlerle kazasız belasız basamakları inmeyi bitirdiğinde kendini onun için ayakta bekleyen bedenime attı. Kollarım benden ufak bedenine dolanırken gözleri çoktan kapanmıştı. "Uyuyabilir miyim?" diye sordu bir bebek gibi. "Lütfen izin ver de uyuyayım." Cevap vermeye hazırlanıyordum ki Savaş'ın sesi kelimelerimi ağzıma tıktı.

"Hadi. Hadi bağırsana. Bana dediğin gibi sus desene ona da. Hadi. Desene"

"Ya bu çocuk gündüz geri zekâlı, gece daha da geri zekâlı." Derya lafını söylediğinde son basamağı ardında bırakmış merdivenlerin girişini kapayıp geçişi engelleyecek şekilde duvara yaslanmıştı.

"Ha ha" Savaş yapay bir şekilde gülüp gözlerini açtı. "Ne?" dedi bizim ona bakışlarımıza karşılık. "Gülmemiz için söylemedi mi arkadaş?"

Bir adım geri çekilip onları karşı karşıya bırakıp olası bir savaştan kendimi sakınırken Deniz'i de kendimle birlikte çektim. Bu ikisi olanca akıllarıyla dalaşmaya hazırlanıyorlardı ve benim bu mantıksız kavganın içerisinde bulunup beyin nöronlarıma zarar vermeye niyetim yoktu.

"Yeter! Kesin şunu!" Deniz araya girip beklenen kavgayı önlediğinde ikisi de gardlarını almış, kılıçlarını kuşanmış birbirlerinden gelecek hamleyi bekliyorlardı. "Buraya sizin çocukça kavganızı dinlemek için uykumu bölüp gelmedim ben. Ne konuşacaksak konuşalım uyuyacağım ben. Zaten yarın yapacağımız iş için gerginim bir de siz germeyin beni." Bu kıza âşıktım.

@FENOMENWhere stories live. Discover now