BÖLÜM 22:UYKUSUZ GECENİN ARDINDAN

17.8K 1.1K 274
                                    

BEN GELDİM :) YİNE DAHA ERKEN GELECEKTİ AMA MALUM HAFTASONU SONU DÜĞÜN-SÜNNET DERKEN :) HER NEYSE İYİ OKUMALAR :)

YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNTUMAYIN!

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)

Barış'ın bakış açısından;

Onuncu kere gözlerimi açtığımda nihayet hava aydınlanmış, güneş ışığı üzerime vurmaya başlamıştı. Güneş ışığı dünyada olan biten tüm gizemleri ortadan kaldırıp karanlığı yok etse de saat hala çok erken bir saatti ve bu saatte uyanık olan yegâne varlıklar horozlar olmalıydı ki civarımda bu yaşıma değin horoz besleyen bir insana denk gelmemiştim.

Gece boyu uyur uyanık geçirdiğim işkence dolu dakikalar beni yataktan nefret etme noktasına getirse de yataktan çıkasımda yoktu. Hayatın önüme altın tabakta sunduğu kömürleşmiş folyoyla sarıp sarmaladığı olaylara yetişmekte zorlanıyordum. Bu yatak beni o olaylardan koruyan bir sığınak gibiydi ve uykusuz geçen o saatlerde aramızda garip, yıkılamaz bir bağ kurulmuştu.

Hani bazı geceler uykunuz hat safhada sizi taciz eder, inatçı göz kapaklarınızı kapamak için savaşırsınız ama bir türlü muvaffak olamazsınız ya. Dün gece öyle bir geceydi ve başıma gelmesinden memnun olduğumu söyleyemeyecektim. Söyleşi sahnesinde yaptığım o konuşma aklımdan defalarca geçmiş, o konuşmaya yeni cümleler eklenmiş, metin genişlemişti. Zihnimin bu kadar dolu olduğunu, kalbimin söylemek için bu denli kelime biriktirdiğinin farkında değildim. Nasıl yaptıysam hepsini önyargı adında bir yaratıkla korkutup susturmayı başarmıştım. Şimdi de buldukları açık kapıyı sonuna kadar arayıp beyaz ışığa giden yolu bulmuşlar, susmak bilmiyorlardı.

Yatakta sol kolum altımda kalacak şekilde yuvarlandım. Telefonumun başucu lambam ile aydınlatıldığı komodinle karşı karşıya kaldığımda vakit geçirmek için telefonumu elime aldım ve gerisin geri sırt üstü uzanacak şekilde yuvarlandım. Telefonun ekranı aydınlandığında tahmini söyleyebileceğim saat netlik kazandı. Saat sabahın beşiydi.

Mobil veriyi açmamla telefonum bildiri yağmuruna tutuldu, sahip olduğum tüm hesaplardan bini gecik bildiri vardı ve her dakika gelmeye devam ediyordu. Eğer böyle devam ederse telefonumun kafayı yemesi işten bile değildi. Bildirimler gelmeye devam ederken ben başlıca kullandığım hesap olan Youtube'a girdim, uygulamayı açar açmaz dünkü konuşma yaparken çekilmiş videom ben arama çubuğuna yazmadan karşımdaydı. Yükleneli bir gün bile olmamışken izlenme sayısı on milyonu geçmişti ki bu bir rekordu. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.

Videoyu izleyip kendime işkence etmek aklımdan geçse de bu sefer yapmadım, uygulamayı kapayıp boş boş telefonun ekranına baktım. Gelen bildirilerden biri beynim algıda seçicilik yapmasıyla dikkatimi çekti. Sevimli pandadan, namı değer Camille'den mesaj vardı. Camille bana mesaj attığından beri belli aralıklarla bazen de sık sık konuştuğum bir arkadaşım haline gelmişti. Onunla konuşmayı seviyordum. Onunla konuşmak yüzünü görmediğiniz bir psikiyatristte içini açmak gibiydi. Oldukça rahatlatıcıydı.

@SevimliPanda: Sen iyi? Uzun zamandır cevap vermedi mesajlarıma sen. Merak etti ben.

@Eronat: İyiyim. Bu aralar epey yoğunum o kadar. Sürüsüyle işle uğraşıyorum.

Bir iki dakika sonra Camille çevrimiçi oldu ve yanıt verdi.

@SevimliPanda: Gördü ben senin konuşmanı. Bir şey hissediyor sen bu kıza? Herkes öyle düşünüyor. Bence de var bir şeyler.

@Eronat: ...

Camille ile aradan geçen zamanın ardından uzun uzadıya yazıştık. Yazışmamız bitip yataktan kalktığımda duvara asılı saatte gördüğüm sayılar gözlerimin yuvalarından çıkmasına neden oluyordu. Saat görüşe bakılırsa yedi olmuştu ve ben zamanın nasıl geçtiğini anlamakta zorluk çekiyordum.

@FENOMENWhere stories live. Discover now