BÖLÜM 40: OKYANUS AİLESİ

14.9K 901 293
                                    

BEN GELDİM :D ŞİMDİ BU BÖLÜMÜ OKUYOR SONRA SESSİZCE PROFİLİME GİDİP KATİL UŞAK OLMAYABİLİR HİKAYEME BAKIYORSUNUZ :D ONUN DA BELLİ BİR OKUMAYA ULAŞMASI BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.

HİKAYEYİ OYLAMAYI/YORUMLAMAYI/ÖNERMEYİ/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ.

DENİZ'İN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Anne? Baba? Sizin ne işiniz var burada?"

Ağzım şaşkınlıktan bir karış açılmış annem ve babama doğru yürürken yerde duran küçük taşa takıldım, neredeyse düşüyordum. Kaybolan dengemi yeniden sağladığımda aklım az da olsa yerli yerine gelmiş ebeveynlerimin burada, karşımda dikiliyor oluşunu epeyce kavramış bir sonraki aşama olan şimdi ne yapacağım? Sorusuna yanıt aramak için hummalı bir çalışma içerisine girişmişti.

Adımlarım beni saniye saniye Bay ve Bayan Okyanus'a yaklaştırırken annem ve babamın aslında bana değil, arkamda bir yerlere baktıklarını gözlemledim. Başımı döndürüp olası bir kazaya meydan vermemek için ki sakarlığım üzerimdeydi, olduğum yerde durdum. Makbule Teyze arabadan inmiş kucağında Ayşe ile arabanın yanında dikilirken ebeveynlerimi içten bir gülümseme ile selamlıyordu.

"Merhabalar" dedi annem. Beni pas geçip direkt Makbule Teyze'yi selamlaması durumun ehemmiyetini gözler önüne sererken kendimi sessizce bir adım gerileyip yollarından çekilirken başım yere eğik siyah, güneş ışığıyla aydınlanan asfaltı incelerken buldum. "Ben Nehir" Orta yolda buluşmuşlar Makbule Teyze ile el sıkışmışlardı. Bir adım geriden annemi takip eden babam annemin sırasını savmasıyla Makbule Teyze ile tokalaştı.

"Halis"

"Memnun oldum" dedi Makbule Teyze. Yüzündeki gülümsemeden gerçekten öyle hissettiği belli oluyordu. "Ben Makbule."

"Bu küçük de Ayşe olmalı" dedi annem. Ses tonundaki sevecenlik içime birazcık da olsa su serpse de beni es geçip onlarla ilgilenmeleri içeride hiç de yaz meltemlerinin esmeyeceğinin habercisiydi. "Bakıcısısınız herhalde" Makbule Teyze başını salladı.

"Evet öyleyim."

"İyi" diye homurdandı babam. Kelimeler ağzında sıkışıp öğütülürken bakışları beni bulmuş, yerin dibine girme isteğimi güçlendirmişti. "En azından bunu akıl edebilmişler."

"Siz?" diye sordu annem. Arabaya gelişigüzel yaslanmış, sinir bozucu gülümsemesiyle bizi izleyen Camille'i yeni fark etmiş olmalıydı.

"Camille" dedim. Onun konuşmasına izin vermeden hemen ortaya atıldım. Kim bilir ağzını açmasına izin versem işler nasıl sarpa saracaktı! "Barış'ın yurt dışından bir arkadaşı. Aslında karşı evde Barışlarda kalıyor lakin Ayşe hasta olunca bizim de hastaneye gitmemiz gerekince ve benim de trafiğe çıkma korkum olunca... Nezaket gösterip bizi hastaneye götürdü."

"Hasta mı?" diye sordu babam. Hafifçe çatılan kaşları ile Makbule Teyze ile aralarındaki mesafeyi kapatıp Ayşe'yi kucakladığında üzerindeki siyah kabanı adeta uzun, beyaz önlüğe dönüşüvermişti.

"Ateşi vardı. Çok önemli bir durum değil. Doktorlar gerekli müdahaleyi yaptılar. İlaç da yazdılar."

"Evet" dedi babam. Yaptığım bu konuşmayı hiç dinlememiş gibiydi. Sanki dediklerimi ben demeden Ayşe'ye bakarak çözümlemişti. "Ateşi düşmüş ama az biraz var. Bu da demek oluyor ki ateşi önemsiz sayılamayacak kadar çokmuş. Hastaneye gitmekle iyi yapmışsınız."

@FENOMENWo Geschichten leben. Entdecke jetzt