BÖLÜM 16: İLK ADIMLAR

19.7K 1.4K 85
                                    

KUSURA BAKMAYIN DÜN GELECEKTİ AMA GELEMEDİ :(

BÖLÜM SAYISI KISA SÜREDE 200 OKUMA ULAŞIRSA BÖLÜMLER ERKENDEN ERKENDEN GELİR Kİ SANIRIM BU DA SİZİN İŞİNİZE GELİR :)

500 OYA YAKLAŞTIK AMA BİN OY OLALIM Kİ HERKES HİKAYEMİZİ OKUSUN DEĞİL Mİ :)

OYLAMAYI/ YORUM YAPMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)

Barış'ın bakış açısından;

"Baba yeter" dedim midem fazla yiyecekten infilak etme noktasına gelmişken. Doyalı yaklaşık yarım saat olmuşken ben yemeye devam ediyordum, ettiriliyordum. Ettiriliyorduk. Babama verdiğim iki kerelik kahvaltı sözünü dün tutmamamıza rağmen babam Rüzgâr Eronatlığını bir kez daha konuşturmuş bu olayın önünü kesme amaçlı bir ceza yöntemine gitmişti. Bugün cezamızdan dolayı -koskoca adamlardık hala ceza alıyorduk- bir kez daha iki kişilik kahvaltı ediyorduk. Yarın da bu ceremeyi çekmemek için bu saçma cezanın önünü bir an önce kesmeliydik.

"Evet, baba. Allah rızası için yeter!" diye sitemde bulundu Savaş'ta. Annem sessizce başı öne eğik kahvaltısını ediyor, baş eğik olmasına rağmen güldüğü belli oluyordu. Çocukları burada aşırı beslenmeden ölüyordu, bu kadın gülüyordu. Olsun, annemi yine de çok seviyordum.

"Olmaz" dedi babam. İlk sofraya oturduğumuzdaki otoriter halinden epeyce uzaklaşmıştı, artık açıkça eğlendiğini gösteriyordu bize. Bu da bizi sinirlendirmekten başka işe yaramıyordu. "O tabaklar bitecek"

"Ya pardon da" dedi Savaş. Sandalyesine geri yaslanmış tek eliyle midesini ovuyordu. " Bize iki kişi yemek yedirtiyorsun, senin tabağının yarısı hala duruyor!"

"Eveet" diyerek araya girdim. Savaş güzel kapı açmıştı. Bunun üzerine gitmemiz gerekiyordu. "Şuna bak salatalık, peynir. Senin başta bitirip bize örnek olman gerekmiyor mu?"

"Şebek! Bilmiyor musun sen ben salatalık yemiyorum"

"Ben de peynir yemiyorum"

"Ben de domates"

"Hem salatalık yememen peynirini yemediğine bir bahane değil ki?"

"Hay sizin..." diye söylendi babam. Çatalını peynirine batırdı, hiç bölmeden tek parça olarak ağzına attı. "Oldu mu?"

"Olmadı" diye çıkıştı Savaş. "Ben sevmediğim halde peynir yedim. Peynir! Ben!" Anneme dönüp başını omzuna gömdü. "Anne bu adam bana peynir yedirdi." Annem kendini daha fazla tutamayarak kahkaha attı.

"Gerçekten mi?" diye sordum anneme, yandan bakış atarak. "Biz burada acı çekiyoruz, sen gülüyorsun. Kırıyorsun beni anne." Annem ciddileşti. Boğazını temizleyip babama döndü. Zaferin verdiği hisle gülümsedim. Annem bana kıyamazdı. İlk göz ağrısıydım ben onun. Ne dersem yapardı.

"Çocuklar haklı. Ye" dedi. Görüntüsü hiç taviz vermiyordu ki babam anında toparlanıp tabağındaki salatalığı yedi. Küçük bir dilim salatalık babamın yüzünü ekşi bir yiyecek yemişçesine buruşturmuştu.

"Oldu mu? Mutlu oldunuz mu?" Babam su dolu bardağına uzandı, Gülümsedim.

"Fazlasıyla" Savaş iki elini birleştirip göğüs hizasına getirdi, Türk filmlerindeki kızlar gibi iki yana sallandı.

"O kadar mesudum ki" Babam suyundan bir yudum alıp salatalığı zorla yuttuktan sonra bardağı yerine bıraktı.

"Evet!" dedi. "Ben tabağımı bitirdiğime göre sıra sizde"

@FENOMENWo Geschichten leben. Entdecke jetzt