BÖLÜM 18: KARDEŞİM

19.4K 1.2K 457
                                    

BEN GELDİM :) GEÇMİŞ BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN :)

BU BÖLÜM GÜZEL OLDU GÜZEL :) EN AZINDAN BEN BEĞENDİM :)

OYLAMAYI/YORUM YAPMAYI/ BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN :)

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)

Barış'ın bakış açısından;

"Ne demek çocuğu vermekten vazgeçtik? Siz dalga mı geçiyorsunuz bizimle!"

Kadın memurun elini masaya vurarak ayaklanmasıyla irkildim. Deniz'in de benden farkı yoktu, sadece o benim aksime dudaklarını sanki ağzının içerisinde sakladığı küçük bir yaratık varmış da onu saklamak istiyormuşçasına birbirine sıkıca bastırmıştı. Öylece sessizce yanımda dikiliyor, sanırım tüm işi benim yapmamı bekliyordu. Sahici bir Türk erkeği gibi tüm işi sırtlanıp benden bekleneni yapardım yapmasına da... Nasıl yapacağımı bilmiyordum ki! Amaç, hedef belliydi ama yöntem yoktu. Bu çok büyük bir eksiklikti.

"Bakın gençler" dedi kadın başını sola hafif eğip gözlerini kapadı. Elleri masanın üzerinde, göğsü aldığı nefeslerle yükselip alçalıyordu. Bu kadar sinirlenecek ne vardı anlamıyordum. Alt tarafı Ayşe'yi vermek istemediğimizi söylemiştik. Ne vardı bunda büyütecek? Bu kadının iyi bir öfke kontrolü dersine ihtiyacı vardı. Bunu yüzüne söylesem kızar mıydı acaba? "Bu çocuk oyuncağı değil"

"Biliyoruz" diye homurdandı Deniz yanı başımda. "Biraz önce de bunun farklı bir versiyonunu söylediniz zaten?"

"Bir şey mi dediniz?" dedi kadın tek kaşını kaldırarak. Garip bir şekilde etrafımdaki tüm kişilerin kaşlarını kaldırma yetisi olduğunu fark ettim ve bunun iyi bir şey olup olmadığı konusunda zamansızca bir ikileme düştüm.

"Devam edin" dedi Deniz. "Biz yaşça sizden küçücüğüz ya... Bağırsanız da, çağırsanız da dinleriz."

"Çok zeki olduğunu düşünüyorsun değil mi?"

"E ne derler bilirsiniz?" derken omuz silkti Deniz. "Önemli olan zekâ olarak küçük olmamak."

"Bir de karakter olarak zayıflamamak..." dedi içeride memurun yanında dikilen kadın. Bize gelirken önderlik eden kadındı bu. "Şey... Hani Yunus Günce diyor ya... Hani Survivor'daki..." Sustu. Biri saçma, garip bir söz söylediğinde veya bir harekette bulunduğunda oluşan sessizlik odayı sardı. Pozisyonunu bozmamakta kararlı olan memur başını çevirip çatık kaşlarla kadına baktı.

"Ç ile" dedim. Böyle bir şey söylemeye niyetim yoktu lakin adam bilinçaltıma nasıl kazıdıysa direkt düzeltme ihtiyacı hissetmiştim. "Günce değil" Odadaki herkes rahatsız edici bir şekilde bana bakıyordu. "Günçe"

"Çok gerekli" dedi memur ve ya sabır dilerek yerine oturdu. "Ne diyorduk... Ha! Bu çocuk oyuncağı değil. Bir vereceğinizi söyleyip bir vermekten vazgeçemezsiniz. Hem bunun oluru da yok ki! Evlatlık edinmeye kalksanız evli değilsiniz."

"Biz de olurunu öğrenmek istiyoruz zaten hanım efendi." dedi Deniz. Yerinden kıpırdayıp kadına üzerine doğru bir iki adım yürüdü. İşlerin daha kötü bir hal almaması için -Deniz'in bana buradan çıktığımızda kızacağını bile bile de olsa- kolumu Deniz'i durdurmak için kullandım.

"Deniz demek istiyor ki" Kolumla onu geriye itip önüne geçip kadınla göz kontağı dahi kurmasını engelledim. "Başka bir yolu da olmalı değil mi? Dediğiniz gibi evli değiliz. Evlenmeyi de düşünmüyoruz. Yani ben düşünmüyorum açıkçası. Benim gibi gül gibi delikanlı gidip bu cadıyla ömür geçirecek değil ya? Sizce hoş bir bayan olarak buna izin vermezsiniz zaten değ il mi?"

@FENOMENWhere stories live. Discover now