2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "

105K 4K 882
                                    


   
                   [ DÜZENLENDİ ]
    

O gün gün boyu aksayan ayağı ile gezdi genç kız. Hem kendine hem de karşılaştığı o adama olan saf öfkesi hala hakimiyetini koruyordu.
Aksayarak geldiği kantinde boş bir masaya geçip oturdu. Furkan'ın ona olan bakışlarını fark etse de anlamazlıkdan gelip başını çevirdi. Sevmek ayıp değildi. Kim gönlünü yola getirebilmişdi ki.

Sonunun acı olacağını bile bile seviyordu kalp. Çünkü sonun acı olacağını aklımız biliyordu, kalbimiz seviyordu sadece...Sonunu düşünmeden.
Öylesine seven birine sevme denir miydi?
Desen de seven biri kolayca vazgeçebilir miydi?
Tüm bunların sorusuna net bir yanıt veremiyordu Eylül.
Ama bildiği tek şey vardı. Seviyorsan şerefli sevilirdi. Uzaktan da sevilirdi. Karşındakini zorlamadan sevilirdi.

Aklındakileri bir kenara bırakıp acele ile  bir o kadar da  endişe barındıran bakışları ile yaklaşan arkadaşına sıcacık bir gülümseme sundu. 

Erva elindeki tepsiyi masaya bırakıp sandalyeyi çekerek hızla yerine oturdu. Çıkan gürültüyle yüzünü buruşturan Eylül bir elini çenesinin altına koyup diğer eliyle kahvesini aldı.
Sabah yaşadıklarını bir bir anlattı.
Anlatırken kendini tekrar düşünürken buldu.
Monoton geçen sadece beyaz bir tuvalden oluşan hayatına biri gelip renk katmıştı sanki bugün.

Erva elindeki tepsiyi masaya bırakıp sandalyeyi çekerek hızla yerine oturdu. Çıkan gürültüyle yüzünü buruşturan Eylül bir elini çenesinin altına koyup diğer eliyle kahvesini aldı.
Demek ki palete katılan renk siyahtı. Gerçi siyah da renk değildi ya.

Günler birbirini kovalarken aradan neredeyse bir hafta geçmişti. Bu bir haftada Eylül bir iki kez aynı kişiyi görmüş umursamadan bakışlarını çekmişti.
Onu tekrar tekrar görmesi de yakınlardaki askeriyeden olduğu tezini doğruluyordu.
Ama şimdi bundan ona neydi değil mi?

Çalan alarmını 10. çalışında kapattı. Bugün daha erken kalkmıştı. İlk önce Muhsin dedesinin kitapçısına uğrayıp kitap alacaktı. Oradan Erva ile bir sohbete gitmeyi planlamışlardı.
Hızla evdeki rutin işlerini halledip yola koyuldu.
Otobüs yine pek sevdiği! görüntü ile karşılamıştı onu.
Kulaklığını takıp bir köşeye sindi. Az sonra otobüse binen kız bazılarının ayıplar bakışlarını toplamıştı bile. Kimi ise arsızca süzüyordu.
Eylül  diğerlerine gözlerini devirip yanına dikilen genç kıza baktı.
Hayır diğerleri gibi giydikleri için onu yargılar biçimde değil sadece ona tebessüm eden kıza tebessümle karşılık verdi. Birkaç dakika sonra kıza olan bakışlar Eylül'ü bile son derece sinir etmişti.
Erkeklerin bakışları yetmezmiş gibi hemcinsi olan teyzelerin ayıplayıcı bakışları insanı çileden çıkartır cinstendi.

Bunun Eylül'e bakıp yobaz diyenlerden ne farkı kalmıştı şimdi.
Gerçekten birbirimizi giydiğimize göre mi yargılayacaktık.
Saçımıza, kıyafetlerimize, ten rengimize göre etiket mi yapıştıracakdık.
Tamam İslam tesettürü emrediyor. Ve elhamdülillah Eylül de bu emri anlayıp uygulayanlardan. Hatta diğer insanlara da anlatıp tesettürün gerekliliğinden bahsedenlerden.
Ama islam zorlama dini değildir değil mi?
İslam sevdirme dinidir.
Zorlaştırmaz güzelleştirir.
Nefret ettirmez sevdirir.

Yanındaki kızın yanlış anlamasından korkarak elini kaldırıp omzuna dokundurdu.
" Hanımefendi yanlış anlamazsınız umarım. Yer değiştirelim isterseniz. " dedi gülümseyerek.
Genç kız tebessüm ederek teşekkür etti.
Eylül'le yer değiştirip cam ile Eylül'ün arasına geçip demirden tutundu. İşe giderken bozulan arabası yüzünden binmişti otobüse.
Bakışlardan oldukça rahatız olsa da sabırla ineceği durağı bekliyordu.
Yanındaki kızın anlayışlı haline minnet etti içinden.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now