25. Bölüm "Kıskanç"

27.2K 1.4K 199
                                    


Bazen elimize küçük bir diken batınca ağlarız.
Bazen en ufak şey için gözyaşı dökeriz.

Çıtkırıldım derler.Kadınları anlamak zor derler. 'Buna mı üzüldün gerçekten?'sözünü çok duyarız mesela.

Ona üzülmemiştir hâlbuki o kadın. "Onlara" üzülmüştür.
Çok canı yanar. Çok gözü dolar ama söylemez.
Çok şeyde aklı takılı kalır. Kalbi çok kırılır. Paramparça olur bazen. Kendi kendine onarmaya çalışır.

İşte bunların hepsini kalbinin en derin yerlerine gömer. Öyle bir an gelir ki artık dayanamaz. Sığmaz kalbine yaşadıkları. Küçük bir diken batar eline.
Evet küçük bir diken...
Ondan sebep bilir herşeyi.
Ağlamasına mazerettir o.

Yada küçük bir sebep vardır. Göz pınarları taşar hemen.
'Buna mı üzüldün?' derler.
'Bunun için mi ağladın?'
'Abartma artık!'

Oysa sadece somut şeyleri düşünür diğerleri.
Sadece gördükleridir bildikleri.
İnsanoğlu işte eldeki yarayı görür peki ya kalpteki....

Eylül de aynı durumdaydı işte. Tutmuştu içinde herşeyi. Merak etmişti. Ama diline dökmemişti.
Kocasını tanımamak acıtmıştı canını.
Ve küçük bir sebep. İçindeki tüm zehri dökmesini sağlamıştı.

Gözleri dolu doluydu. Her zaman gökyüzünü izleyerek yürüdüğü bu geniş sokaktan; şimdi yere bakarak yürüyordu.

Evlerine giden uzun yoldu burası. Karşısı ağaçlarla doluydu. Kuş cıvıltıları ve gökyüzünün eşsiz manzarası her zaman rahatlatırdı onu.

Ama bugün ne kuş cıvıltısını duyuyordu ne de gözlerinden damlayan yaşı hissediyordu.

'Çok mu ileri gittim diye düşündü.'
Neden söylememişti ki.
Gizli birşey mi vardı?
Yada gizli "birşeyler".

Her düşündüğü şey, yerini daha başka düşüncelere bırakıyordu.

O düşünceleri bölen arkasında duyduğu ayak sesleri oldu. Birinin ona doğru koştuğunu anladığı an korkuyla arkasını döndü.

Gördüğü yüzle gözlerini kocaman açmıştı.
Ve bir eliyle istemsizce ağzını kapatmıştı.
.
.
.
Toprak ise karşısında gördüğü manzara ile kalakalmıştı.
Eylül'le tartıştıktan sonra ne işi varsa halledip onların sokağın başına gelmişti.
Saatlerdir onu bekliyor. Ne söyleyeceğini düşünüyordu.
Peki şimdi...
Düşündüğü herşey silinmişti aklından.

Eylül'e yetişmek için sokağın köşesindeki arabasından inmiş ; hızlı adımlarla ona doğru ilerliyordu.

Taki Eylül'ün bir adama sarıldığını görene dek...
Ve gülüyordu...
Hiç mi üzülmemişti? Toprak'ın kalbi paramparça iken o gülüyordu.

Sanki kalbini sökmüştü biri. Kanadığını hissediyordu kalbinin.

Aklı ise kara bulutlarla doluydu.
Kimdi bu adam. Eylül zamanında onun gözüne bile bakmazken neden şimdi bu herife sarılmıştı.

Yutkundu Toprak, boğazında bir acıyla. Başını gökyüzüne çevirdi. Aklındaki kara bulutların yağmur olup gözünden düşmesini engellemek istedi.

Elini yumruk yapıp onlara doğru yürümeye başladı.
Sakin kalmalıydı değil mi? Eylül'ün elbet bir açıklaması vardır çünkü.
.
.
.
" Yaaa hoşgeldiiiin!"

Heyecanla konuştu Eylül. Sesini alçak tutmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.
Hemen boynuna atladı.
" Nasıl özlemişim."

Bir süre durduktan sonra ayrıldı.
Yanındaki adam başını okşayıp yürümeye başladı.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now