33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"

20.5K 1.1K 204
                                    


19 Mart

Deniz'den

Elimi göğsüme koyup biraz sakinleşmeyi bekledim.
Ardından öksürerek sesimi temizledim ve zile bastım.

Yaklaşık yarım saattir dışarıda Erva'yı bekliyordum. Aslına bakılırsa saat 10.00 -10.30 gibi gelip alacağımı söylemiştim. Şuan saat 09.30' du ve ben arabada beklemeye dayanamayıp eve gelmiştim.
Erva'nın babası evde olsa gelmezdim tabi. Nikahtan sonra bana 'Sen benim damadım değil oğlumsun artık.' dediği gün, ona olan çekincem azalsa da hala biraz tırsdığımı söyleyebilirim.
Ama Erva'nın annesine karşı daha rahat davranabiliyordum.
Alışmaya çalışıyordum en azından.

Zile bastıktan birkaç saniye sonra kapı açıldı. Erva'nın annesi -dolayısı ile benim de annem ama anne diyemediğim annem- kapıyı açtı.

Kenarları özenle oyalanmış başörtüsünün iki ucunu başının üzerine atmış üzerindeki mutfak önlüğü ile şaşkınca bana bakıyordu.
" Aa oğlum hoşgeldin. Buyur geç." dedi kapıyı açıp kenara çekilirken.

Evet oğlum dedi. Artık bana oğlum diyorlardı biliyor musunuz?
Ailem oluyordu yavaş yavaş.
Baba ve anne diyeceğim insanlar vardı artık hayatımda. Her ne kadar çekinsem de zamanla alışırdım değil mi?

Gülümsemediğim yılların acısını çıkartır gibi gülümsüyordum son zamanlarda. Gizlice ağladığım yılların acısını çıkartırcasına mutlu oluyordum.

Yine gülümseyerek " Hoşbuldum." dedim ve içeriye girdim.

" Gel oğlum." diyerek salona giden kadının peşine takıldım.
Gözlerim Erva'yı arasa da ortaklıkta görünmüyordu.

" Erva erken geleceğini söylememişti. Vallahi hala uyuyor." dedi salondaki koltuğu oturmam için göstererek.
" Ben kaldırayım onu." diye ekledi.

Tam yanımdan geçecek iken "Şey..." dedim. Bir elim istemsizce enseme giderken " Ben kaldırsam olur mu?" diye mırıldandım.

Babasının olmadığına bir kez daha şükrettim.
Utangaçlık büyük sorundu azizim.

" E git kaldır madem." dedi mutfağa doğru giderken. "Ben de kahvaltı hazırlıyorum. Erva dışarıda yiyeceğiz dedi ama burada da atıştırın, ben tek kalmayayım." dedi biraz da sesini yükselterek.
Kafamı sallayıp " Olur. Tabi." diye onayladım.

Daha önce hiç girmediğim odasına doğru adımladım.
Belki uyanmış üzerini giyiniyor falan olabilir diye kapıyı tıklattım bir iki kez.

Ses gelmeyince kapıyı yavaşça aralayıp kafamı uzattım.
Bir adım atıp sırtımı kapıya yasladım.
Çok fazla eşyası yoktu. Sade, pastel renklerinde bir odaydı. Yatak, çalışma masası, kıyafet dolabı ve kitaplığı vardı.
Kitaplığının üzerine küçük ışıklar takmıştı. Şuan yanmasa da yanınca odanın çok güzel göründüğüne emindim.

Ve şuan odadaki hatta dünyadaki en değerlim tam karşımdaydı.
Yüzüstü yatmış yan tarafa çevirdiği yüzü tamamen saçları tarafından örtülmüştü.
İlk defa görüyordum saçlarını.
Düz ve  kahverengiydi. Gözlerinin rengi gibi.
Ve şuan hissettiğim duygu tarifsizdi. Güzelliği tarifsizdi.

Yavaşça yanına ilerleyip yatağın yanında diz çöktüm. Yüzüne değen saçlarını geriye doğru atarken sanki minik bir bebeğe dokunuyormuş gibiydi ellerim.

Yumuşacık saçlarını okşadım bir süre.  Eğilip kokladım, yüzünü inceledim, yüzünü okşadım. Tekrar saçlarını okşadım. Bu benim için ömrümün sonuna kadar bir döngü olarak devam etse şüphesiz hiç gocunmazdım.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now