31. Bölüm "Tehlikeli Sular"

24.8K 1.3K 227
                                    

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar :)

Günümüz

Heyecanla telefonunun ahizesini kulağına götürdü genç kız.
Sesini her duyduğunda heyecanlanıyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin hep öyle kalacaktı belki de.
Üçüncü çalışda açıldı telefon.
Eylül gergince beline götürdü bir elini.
Çünkü kabul edip etmeyeceğini bilmiyordu. Bir işi olabilirdi. Yada böyle ortamlara girmekten hoşlanmadığını söyleyebilirdi.
Eylül daldığı düşüncelerden Toprak'ın sesiyle çıktı.
" Güzelim."
" Toprak." dedi masumane çıkmasını umarak. Ama daha çok cilve yapan ornitorenk gibi gelmişti kulağına o ses.

Oysa Toprak o sesi duyar duymaz tüm hücreleri ile dikkat kesilmişti. Şu saçma sapan yorucu günün bütün yorgunluğunu almıştı sanki. Kendinden geçip donduğunu fark edince boğazını temizleyip konuşacaktı ki Eylül'ün sesi duyuldu tekrar.
" Şey ben.. şey diyecektim."

" Söyle güzelim."

" Şey...işin var mı bilmiyorum ama bugün bizim mahalleden bir arkadaşımın düğünü var. Çok gitmek istemiyorum ama kıramadım da. Gelirim dedim. Ve yalnız gitmek de istemiyorum. Eğer işin yoksa birlikte mi gitsek? Ama gitmek istemezsen sorun değil ben tek de giderim."

Toprak ara vermeden konuşan Eylül'ü dinledi sakince. Bazen hala çekingen davranıyordu genç kız. Hala alışamamıştı belki de.
Toprak onu alıştıracaktı.
Kendisine,evliliğe aile olmaya alıştıracaktı.
Gerçi kendisi de aile olmak ne demek bilmiyordu ama birlikte alışırlardı değil mi?
Düşüncelerinden sıyrılıp Eylül'ün son cümlesine dikkat kesildi.
Yalnız gitmek ne demekti canım!?

Tek başına! Yalnız! Eylül! Oğluna kız bakan teyzelerin yanına!
Hayatta olmazdı. Evet şuan önemli bir işi vardı ama akşam ne olursa olsun yanında olmalıydı. Hem şu tehlikeli günlerde onu yalnız bırakmak istemiyordu.

" İsterim canım isterim. Ben senle heryere gelirim. Şuan biraz işim var ama akşama sana yetiştirim olur mu?"

" Olur tabi. Ama sakın kendini mecbur hissetme eğer işin vars..."

" Eylül ne mecburu Allah aşkına. Karımsın sen benim. Bilmem hatırlıyor musun ama ben de senin kocanım. Birlikte gitmeyip kimle gideceğiz. Ayrıca o kurtlar sofrasına seni tek başına yollayamam ben."

Baştaki hiddeti sönmüş sonlara doğru kendiyle konuşuyor gibi çıkmıştı sesi.

Haklıydı Toprak. Birşey diyemedi Eylül ne diyebilirdi ki. Evli olduğu adamdan çekiniyordu hala. Çocuk gibi davranıyordu bazen. Yirmilerinde bir kadın gibi değil de küçük bir çocuk gibi...
" Haklısın." dedi mırıldanarak.
" O zaman 5 gibi falan gelirsin olur mu?"
" Olur yetişmeye çalışacağım." dedi aynı ses tonuyla.
İçinden kendine küfürler etmeyi de ihmal etmedi. Ne vardı çıkışacak. Kalbini kırmıştı sevdiğinin.

Ardından birbirlerini Allah'a emanet edip kapattılar telefonu.
İkisi de akşama kadar kendilerine kızdı. İkisi de kendilerini suçladı.

Vakit geldiğinde Eylül üzerini giyinip Toprak'ı beklemeye başladı.

İçine bol kesim siyah bir pantolon giyip üzerine de mavi salaş bir gömlek giymişti. Gömleğin uçlarını pantolonun içine sıkıştırıp aynanın karşısına geçtiğinde vücut hatlarını çok belli ettiğini düşünüp çıkarmayı düşünse de kimsenin yanında üzerini çıkarmayacağı ve gün sonunda kızların yanına gideceği için vaz geçti.

Üzerine bileklerinden bir karış yukarıda biten haki renk bol bir trençkot giyip camın önüne geçti. Toprak'ın işi olduğunu ve geç gelebileceğini bildiği için aramayıp camın önünde bekledi.

SINIR |Tamamlandı|Where stories live. Discover now