22. Bölüm " Huzur "

28.4K 1.5K 172
                                    


Toprak kaşlarını çatmış , elleri belinde biraz da sinirle Eylül'den gelecek cevabı bekliyordu.

Gerçekten haftalardır hasretini çektiği kadına şimdi sinirleniyor muydu?
Eylül gözlerini Toprak'ın gözlerine kilitledi.
Ağzından tek bir kelime çıktı.
"Topraak"

Toprak daha da ciddileşip. Onaylarcasına başını salladı. Evet dinliyorum demekti bu.

"Toprak. Ben çok açım ya. İlk önce yemek yesek. Sonra konuşsak."

Eylül annesine yalvaran bir çocuk gibi. Toprak'ın koluna girmiş. Başını biraz eğmiş. Gözlerini kırpıştırıyordu. Ve yine yine o bakış.
Bu bakış Toprak'a neler yaptırmaz ki.

Toprak'ın gergin suratı yerini belli belirsiz bir gülümsemeye bıraktı.

'Çok tatlı lann. Çok tatlı oğlum' diye geçirdi içinden.
'Ulan bi kız koluma girmiş. Burnunu çeke çeke , gözlerini kırpa kırpa benden birşey istiyor. Ve ben... Ben sırıtarak o ne derse onu yapıyorum. Vay bee... '

Eskiden olsa ne yapardım diye düşündü birden. Büyük ihtimalle kızın kolunu ittirir. Arkasına bakmadan giderdi.
Çok olmuştu. Çok yaşamıştı Toprak bunları. Hem okurken. Hem çalışırken. Hala da yaşıyordu aslında. Hiç konuşmadığı kızlar bile gelip onun kalbini kırdığını söylüyordu.
E haliyle bıkmıştı Toprak.
Eylül hariç hepsinden...

Toprak'ın yüzündeki gergin ifade istemsiz de olsa gülümsemeye dönünce rahatladı Eylül.
'Ohh gerçek Toprak geldi' diye düşündü.
Ve tekrar kendini açıklamaya koyuldu.
" Hadi Toprak yemek yiyelim noolur. Ben açken kafam çalışmaz hem. Yemek yedikten sonra konuşuruz tekrar. Hem bak tamam utanamak, kaçmak falan da yok.
Hıı hadi gel. "dedi saçına dokunarak.
Ve tuttuğu kolundan Toprak'ı sürükleyerek.

Toprak 'Sanki çocuk kandırıyor.' Diye düşünsede hiç bir şey demeden takip etti Eylül'ü.
İki eliyle Toprak'ı çekmeye çalışan Eylül'e de gülmeden edemedi.

Kıpır kıpır oldu içi. Hani böyle utanmasa yatağa çıkıp zıplayacaktı.

Toprak uslu çocuk olup Eylül'ün oturttuğu sandalyeye oturdu. Bı elini yüzüne götürüp Eylül'ü izlemeye başladı. Diğer eli de utandığı için saçlarında geziyordu. O farketmese de.

Eylül biraz toparlanmış olacak ki yine meşhur soru yağmuruna başladı.

" Toprak açsın demi? Ne istersin ne yapayım? Canın ne çekiyorsa söyle hadi.
Hiiii sormayı unuttum. Yaralandın mı sen? Bakayım birşeyin var mı?
Hasta falan olmadın demi orada?"dedi.

Bir yandan konuşup bir yandan Toprak'ın yaralanıp, yaralanmadığına bakarken.

Toprak Eylül'ün elini tutup:
"Eylül ben iyiyim. Küçük bir yaram vardı o da geçti sayılır. Sen nasılsın onu söyle ne yaptın. Dedem birşeyler söyledi ama..."

Eylül Toprak'ın sözünü bitirmesine izin vermeden lafa girdi.
" Yaralandın mı?Nere kolun mu yine? Bakayım.Acıyor mu?"

Eylül titrek ses tonuyla sanki ağlayacakmış gibi konuşurken bir yandan da Toprak'ın kolunu karnını omzunu kontrol etti.

"Toprak küçük dediğin bu mu Allah aşkına! Kocaman sarmışlar burayı. Aç bakcam. Derin mi yaran? Pansuman falan yapayım. Hastaneye gidelim mi?"

" Yok Eylül yok. Gerçekten iyiyim. Çok bişey değil. Tamam sonra yaparsın pansumanı. Hem daha yeni yaptırdım ben."dedi Eylül'ün elini tutarak.

Hep böyle mi olacaktı. Eylül hep böyle üzülecek ağlayacak. O gelince biraz mutlu olup sonra yeniden mi üzülecekti.Boğazı düğüm düğüm oldu. Gözleri doldu. Eğer lafı değiştirmezse ağlamaktan korktu.
Sahte bir gülümseme ile:
"Eee sen naptın. Bana onu anlat."dedi.

SINIR |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin