5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "

58.1K 3.7K 415
                                    

[DÜZENLENDİ]


Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Bunlar beni motive ediyor. Lütfen çok görmeyin~°

Üç gün...
Bugün sözümüzün üçüncü günü. Her sabah ' Günaydın' her gece de ' İyi geceler ' mesajı atıyoruz birbirimize. Bundan öteye gitmiyor konuşmamız.

Toprak çıkışlarda beni bekliyor ya da okulun arkasında kitap okuduğum yere gelip beni alıyor, Muhsin dedeyi ziyaret edip oradan sonra da evlerimize ayrılıyoruz.

İkimiz de sessiz bir anlaşma yapmış gibi hiç birbirimizle konuşmuyoruz. Arada bakışlarını üzerimde hissetsem de cesaret edip çatık kaşlarına bakamıyorum bile. Ağzımı açıp birşey söyleyecek olduğumda ya beni umursamıyor yada ters bir cevap veriyor. Ailelerimizin yanında ise ikimiz de maskelerimizi takıp mutlu bir çift oluyoruz.

Yengemin elime zorla tutuşturduğu yemeklere kısa bir bakış atıp adımlarımı hızlandırdım. Pek sevgili damadı için yiyecek birşeyler yapıp yollamıştı. Ben de pek sevgili nişanlım için seve seve kabul etmiştim.

Cebimden telefonumu çıkartıp Toprak'ı aradım ama öncekiler gibi telefon açılmadı. Kısa bir mesaj atıp kulübenin içindeki askerlerin bakışları altında beklemeye başladım. Burada çok dikkat çektiğimi biliyordum ama söz verdiğim gibi çevresinde görünmek istemiyordum. O yüzden onun gelmesini beklemeliydim.

Bir süre sonra pes edip içeri girmek için yaklaştığımda dakikalardır şüpheli gözlerle beni izleyen askerlerden biri kulübeden çıkıp önüme geçti.
" Buyrun hanımefendi, bir sorun mu var?" dedi bir eli cebine giderken.
" Ben..." dedim elimdeki poşeti sallayarak.
" Şey yemek getirmiştim de."

Karşımda beni muhtemel bir suçluymuş gibi inceleyen askerin karşısında kendimi oldukça rahatsız hissediyordum.
Kaşlarını çatarak gözlerini elimde tuttuğum poşete çevirdi " Kim için?"
" Toprak için. Toprak Arslan."
" Neyi oluyorsunuz Toprak komutanın."
Çatılan kaşlarımın altından sabırsız bakışlarımı askere yönelttiğimde merakla hareketlerimi izlediğini gördüm.
Bıkkın bir soluk verip elimde olmadan yükselen sesimle cevap verdim.
" Nişanlısıyım oldu mu?"
Adam cevap vermeden  suratıma bakarken sinirle devam ettim.
" Ay inanmıyorsanız arayıp sorun komutanınıza."
Asker kararsız bir bakış atıp kulübeye doğru bir adım attığında birkaç metre arkasında Toprak'ın sinirli yüzünü gördüm. Sert adımlarla yaklaşıyor bakışlarını bir saniye bile yüzümden almıyordu. İstemsizce gerildiğimde kaçmak için can atan ayaklarımı zor zapdedip ve olduğum yerde kaldım.

Asker Toprak'ı görüp selam verdi ve tam ağızını açıp konuşacağı sırada Toprak'ın sinirli ama alçak sesi duyuldu.
" Aç kapıyı doğru söylüyor."
Bakışlarımı kaçırıp Toprak hariç her yerde gezdirirken karşımdaki askerin gözleri bir bana bir Toprak'a dönüp duruyordu.
Toprak çileden çıkmış gibi elini saçlarında gezdirip " Açsana lan!" diye kükrediğinde hem asker hem ben olduğumuz yerde sıçradık.
Asker " Kusura bakmayın komutanım." diyerek bakışlarını bana çevirdi.
'Allah kurtarsın' der gibi bakıp
"Kusura bakmayın yenge." diye mırıldanarak kapıyı açtı. Bunu sadece ben duymuştum. 'Amin' der gibi bakıp "Sorun değil." diye geçiştirdim içime kaçan sesimle. Bunu da sadece askerin duyduğuna emindim.

Toprak sabrı taşmışcasına başını iki yana sallayarak çantamın askısından tutup bir köşeye götürdü beni.  Etraftakilerin bakışlarını üzerimde hissetsem de tek baktığım nokta bana öfkeli bakışlarını dikmiş olan Toprak'tı.
Gözlerimi gözlerine deydirmiyordum. Bakışlarım kasılan çenesi patlayacak gibi görünen damarları arasında gidip gelirken öfkeli sesi kulaklarıma doldu. 
" Ne konuştunuz."
" Ne?!"
" Askerle..." dedi bir eliyle az önce geldiğimiz yeri göstererek.
"Birşeyler konuştunuz ve ben duymadım ne söyledi?"
" Sanane." dedim  hiç beklemeden. Bana hesap sorma hakkını nereden buluyordu bu adam? Ayrıca akmak için direnen göz yaşlarımı zor durdururken yüksek çıkan ses tonu da bana hiç yardımcı olmuyordu. İnsanların yanında ağlamayı hiç sevmiyordum ama ne yazık ki sinirlendiğim zamanlarda kendimi ağlarken buluyordum.
Sertçe yutkunup her sinirlendiğinde yaptığı gibi kendini dizginlemek için saçlarına daldırdı ellerini. Arkasına döndüğünde boğazından bir 'hıh' nidasi çıktı. Ardından yönünü tekrar bana döndü.

SINIR |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin