B İ R

5.1K 233 68
                                    

"Hadi yap!"

Gözlerimi Keçi Şarabı'ndan çekip Edmund'a baktım. Ela gözleri heyecanla benim şarabı, iksire karıştırmamı bekliyordu fakat ben bundan pek emin değildim.

"Bence tarife uymamız gerekiyor, Edmund. Yanlış bir şey yaparsak Colton'ın hoşuna gideceğini sanmıyorum."

Fısıltımla birlikte Edmund gözlerini devirdi. Bir Gryffindor olarak her zaman başımızı belaya sokacak, fazla "cesur" kararlar veren bir arkadaş olduğunu bilmeyen yoktu ama ben onun bu kendinden emin tavrına karşı çıkmakta biraz zorlanıyordum çoğu zaman.

"Hiçbir şey olmayacak, Bell. Kat işte."

Şişeyi sıktım. Colton'ın yuvarlak gözlerinin arkasındaki bakışları uykuluydu. Durmadan en az eski İksir öğretmeni Horace Slughorn kadar iyi olduğunu kanıtlamak için bize saatlerce kendini övmekten yorulmuş gibi görünüyordu.

"Yap hadi." Edmund fısıldarken epey heyecanlıydı. Meydan okumaya doymayan bu ruh hali beni epey yoruyordu. Tek istediğim bu dersten iyi bir notla geçmekti. En iyi arkadaşlarımdan biriyse bunu epey zorlaştırıyordu.

"Sunnifa olsaydı bunu onaylamazdı."

Edmund sonunda gözlerini devirdi ve elimden şarabı alıp iksirin içine şarabı kattı. Ben korkuyla dumanlar çıkan kazandan yavaş yavaş uzaklaşırken Edmund kafasını neredeyse tüm kazanın içine sokacakmış gibi yaklaştırıyordu.

"Sunnifa nasıl eğlenileceğini bilmiyor."

"Biberli iksire bunu katmamız gerektiğinden emin değilim, Edmund."

"Hiçbir şey olmuyor. Baksana. Sadece birazd—"

Grili pembeli bir bulut belirip aniden Edmund'ın yüzünde patlayınca ön masamızdaki birkaç kız çığlık atarak uzaklaştı. Colton irkilip etrafa şaşkın gözlerle bakarken Edmund'ın üniforması baştan aşağı is olmuştu bile.

"Lincoln. Parkes. Dışarı!"

***

Yerdeki yaprakları köşeye doğru temizlerken dik dik Edmund'a bakıyordum fakat bana aldırdığı yoktu. Sanki onun yüzünden ceza almamışız gibi gayet keyifli bir şekilde kurumuş yaprakları temizliyordu. Edmund, Hogwarts'a ilk geldiğim günden itibaren edindiğim en iyi arkadaş olmuştu. Slytherinli çocuklar çikolatalı kurbağamı almak için asamı elimden alıp, beni çamura attıklarında o hepsine haddini bildirmişti. Tanıdığım en cesur, en iyi yürekli ve en heyecanlı insandı. Onunla arkadaş olduğum için çoğu zaman kendimi çok şanslı hissediyordum.

Sadece... beş senelik arkadaşlığımızın her bir kısmında başımızı belaya sokmasından bıkmaya başlamıştım. Ve onu kırmak istemiyordum. Ya da suçlu hissettirmek.

Ancak bu sefer beni gerçekten kızdırmıştı.

"Sence asamı kullanarak temizlersem ne olur?"

"Daha çok ceza almamızla son bulur. Edmund yalnızca ön bahçeyi bitirmek üzereyiz ve ağaçlar silkelenmeye devam ediyor." Durmadan hareket eden, suratsız ağaca dik dik baktım. Sanki beni daha da kızdırmak ister gibi biraz daha yaprak döktü.

Sonbaharı ceza almadan önce çok daha fazla seviyordum.

"Evet... Bana kızgın mısın?"

Yüzünü buruşturup bana çekinerek baktı. Önce ağzıma geleni söyleyecektim fakat sonra ter kan içinde kalmış, süveteriyle pelerinini bir kenara top yapıp atmış olduğunu görünce durdum. "Biraz," dedim tırmığı çimlerde sürüklerken. "Odama gidip film izleme planları yapıyordum."

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora