O T U Z B E Ş

1K 152 78
                                    

Bayan Angele beni çok zor da olsa sonunda revirden çıkartmıştı. Odama dönmek için can atıyordum. Sunnifa'ya beraber uyumamız için yalvarmıştı. Bazen Hogwarts fazla gök gürültüsü çekiyordu. Böyle zamanlarda aynı yatakları paylaşıyorduk. Şimdi baharda olmamıza rağmen onunla uyumak istiyordum çünkü hala kabuslarımda Sunnifa'nın cansız bedenini görüyordum.

Merdivenleri çıkacağımız sırada adımın seslenildiğini duydum. "Bell!"

Edmund'ın sesini tanıyarak gülümsedim. Arkamı tam döndüğüm anda suratım sıcak göğsüyle buluştu.

Kalbi çok hızlı atıyordu. Güçlü bedeniyse titriyor gibiydi. Edmund titremezdi. Ne korkardı, ne çekinirdi ne de tedirgin olurdu. Fakat şu an titriyordu.

Elini başımın arkasına koyup, göğsüne beni yasladı. Diğer koluyla da sırtımı kavramıştı. Beni çok sıkı tutuyordu ama umurumda değildi. Sıcacık kucaklamasının arasında öylesine rahatlamış ve kendimi güvende hissediyordum ki koskocaman yatak yerine burada uyumak bile çok daha iyi bir seçenek gibi görünüyordu.

Yüzünü saçlarıma gömdüğünü hissettim. Kulağıma yakın bir yerden konuştu. "Belle Lincoln. Beni ne kadar korkuttuğun hakkında en ufak bir fikrin yok."

Güldüm. Ellerimi kollarına sardım. Sunnifa'nın gülmemek için yanağının içini ısırdığını göz ucuyla gördüm. Sonra da sakince yatakhaneye çıktı.

Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı. Gülüyordu ancak gözleri parlak burnu da hafif kızarık gibiydi. "Hayatımda ilk kez Edmund Parkes'dan korkuyorum kelimesini duydum."

"O ormana girerken ne geçiyordu aklından? Nasıl böyle düşüncesizce hareket edebilirsin?"

"Sunnifa'nın hayatı-"

"Ya senin hayatın? Tanrım..." Elleri yavaşça boynumun üstünde gezdi. Gözleri o kadar dikkatle boynuma bakıyordu ki yaramın karıncalanmaya başladığını hissettim. "Ya orada ölseydin? Hiç kimseyi düşünmüyor musun? Kendini tehlikeye öylecek atamazsın. Sana bir şey olsaydı-"

"İyiyim. Hallettim. Kitapları incelerken lanetlere baktığım için şanslı olmalıyım."

Başını iki yana salladı. Gözlerini bir an için benden ayırmıyordu. "Bir daha, sakın... Sakın böyle bir şeye kalkışma, Lincoln."

"Profesör bana çok kızgın mı?"

"Evet. Ailene haber vereceğini söyledi."

"Ne? Hayır... Tanrım. Annem beni okuldan almak isteyecek."

Edmund başını iki yana salladı. "Saçmalama. Aynı zamanda Hufflepuff cesaretin nedeniyle puan aldı. Arkadaşın için canını hiçe saydın, Bells." Gülümsemesi yavaşça hüzünlü bir tebessüme dönüştü. "Cesur olduğunu biliyordum. Şimdiyse tüm okul biliyor."

Gülümsedim. Pek cesaret falan umurumda değildi doğrusu. Bunun cesaretle de ilgisi olduğunu düşünmüyordum. Sunnifa için her şeyi yapardım. Arkadaşım için her şeyi yapardım. Hufflepuff olmak da bununla alakalıydı.

"Senden sonra Sunnifa'yı da kaybettim sandım. Aklımı kaçırıyordum, Edmund. Bir anda kimsem yoktu."

Edmund başını salladı. "Saçma," dedi. "İkimiz de buradayız. Sunnifa da ben de. Hem baksana. Senin bize ihtiyacından çok, bizim sana ihtiyacımız varmış. Sendeki yürek aslanda yok."

Edmund her zamanki gibi beni nasıl neşelendireceğini biliyordu.

***

Aradan günler geçmesine rağmen bir anda okulda adım Vefalı Dost olarak kayıtlara geçmişti. Önceden Edmund Parkes'ın-potansiyel-kız-arkadaşı olduğundan şimdiden bile yeni ünvanımı sevmiştim. Pek de önemli değildi ancak yine de tanımadığım insanların bana garip bir şekilde "çak" işareti yapması komiğime gidiyordu.

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora