O T U Z

1.1K 176 126
                                    

Roma'yla görüşmeyi en beklemediğim anda durmadan önümde belirirken, onu aradığımda bir anda ortadan kaybolmuştu. Belki de odasındaydı. Ya da binasında. Aramayı bırakmayı düşüneceğim sırada James'i gördüm. Bu muhtemelen benim işaretimdi. Çünkü Hogwarts'da Roma Vergilius'un arkadaşı olan birini bulmak öyle kolay olmuyordu.

"Hey," dedim James kenarda adlarını çok iyi bilmediğim birkaç üst sınıfla konuşurken. Son sınıf Slytherinler'in konuşmasını nasıl böyle bölebilmeye cüret edermişim gibi beni süzüyorlardı.

Yine de James daha dostane görünüyordu.

"Hey," dedi diğerlerinin yanından ayrılıp benim orada can çekişir vaziyette bırakmaktan vazgeçti. "Bell Lincoln. Sana nasıl yardımcı olabilirim?" Gözlüklerinin yansımasından kendimi görüyordun. Kulağımın üstünden fırlayan bir bukleyi düzeltmeye çalıştım. "Roma'nın oda arkadaşısın, değil mi? Onu arıyordum. Belki görmüşsündür diye merak ediyordum."

James birkaç saniye yüzümü süzdü. Sonra da manalı manalı gülümsedi fakat şükürler olsun tek kelime etmedi bu konu hakkında. Muhtemelen kırmızı suratım ve çaresizce Vergilius'u aramamdan bir şeyler çıkarmış olmalıydı.

"Evet. Odaya uğradı. Sonra da kütüphanede ders çalışacağını söyledi. Roma'yı bilirsin. Genellikle işlerini son dakikaya bırakır. Sınava yalnızca çok az vakit varken çalış-"

"Harika! Teşekkürler!"

Arkamı döndüğüm gibi koridorlarda hızlıca ilerlemeye başladım. Kütüphaneye gidene kadar saatlerin geçtiğini hissediyordum. Ona nasıl açıklama yapacaktım? En başta neye kızgın olduğundan da pek emin değildim doğrusu. Edmund bana kızgındı. Roma bana kızgındı. Colton bana kızgındı. Selene bana kızgındı. Ve muhtemelen Sunnifa tüm olanları öğrendikten sonra ilk gittiğim kişi olmadığı için bana kızgın olacaktı.

Gittiğim hiç kimse olmamasına rağmen hem de.

Kütüphane elbette sınavaların yaklaşmasına rağmen, maç gününde ve güzel bir cumartesi sabahında epey boştu. Bölümler arasında ilerledim. Roma'yı ararken kalbim bu sessizliğin içinde gümbür gümbür atıyordu. Yasaklı Bölüme girmemiş olmasını diliyordum ancak, bu kadar kısa sürede profesörlerden izin alabileceğini sanmıyordum.

Hogwarts kütüphanesi zaten yeterince karmaşık değilmiş gibi, benden saklanan birini arıyordum bir de içinde.

Aylardır onun peşinde koştuğumu hissediyordum. Sanki aylardır onu aramaya çalışan, onu bulmaya çalışan bendim. Şikayet edecek değildim. Çünkü içten içe şu anki durumda haksız olanın ben olduğumu hissedebiliyordum.

Pes edeceğim sırada Bitkiler bölümünün Zehirler kısmında uzun, ince bir bedenin dikildiğini fark ettim. Geriye bir adım atıp daha dikkatli süzdüm silüeti.

Evet. Onu bulmuştum.

Uzaktan bakan biri için yaklaşması zor biri gibi duruyordu. Ayakları dimdik öne bakıyor, omuz genişliğinden daha dar duruyor ve kollarını ne gevşek ne de çok sıkı tutuyordu. Yeşil, parlak gözleri merakla satırlarda gezinirken ona doğru yürüdüm. Sınavlarımız yaklaşmış olmasına rağmen burayla bir sınavın ya da dersin pek alakasını bulamamıştım. Belki de benim gözümden kaçan bir şeydi.

"Vergilius."

Roma kitaptan bakışlarını kaldırmadı. "Ne var?"

"Kızgın olduğunu biliyorum."

Kitabı bir anda yüzüme yakın bir yerde "şak" diye kapatınca irkildim. Gözlerine baktım. Sonunda bana bakıyorlardı. Midem ısındı tekrar. Ama tatlı ve rahatlatıcı biçimde değildi bu sefer. Daha çok her an patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Roma'yı böyle görmek biraz rahatsız ediciydi. Hem de benim yüzümden olduğunu bilmek...

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz