O N D O K U Z

1K 163 39
                                    

Uzun koridorda bavulumu sürüklerken tekerlekler rahatsız edici bir ses çıkartıyordu. Çoğu öğrenci çoktan Noel tatili için okuldan ayrılmıştı. Bense Edmund ve Sunnifa ile biraz daha zaman geçirebilmek adına ailemi birkaç gün daha kalmaya ikna etmiştim. Fakat şu an eve dönmek için sabırsızlanıyordum.

Kalabalık bir aile değildik. Bu yüzden tatillerde çok büyük bir karmaşa olmazdı fakat ben yine de babam ve annemle vakit geçirmeyi severdim. Hediyeleri açmayı, komik showları izlemeyi ve leziz yemekler yemeği... Elbette Hogwarts mutfağına söyleyecek bir şeyim yoktu fakat annemin yemeklerini özlemiştim. Asaların bile sahip olamadığı bir büyü vardı onun parmaklarında.

"Lincoln! Bu ne acele böyle?"

Karanlıktan gelen gülüşmelerle durdum. Benim ani duruşumla bavulumun tekerleği de taş zeminde tak etti. Anlaşılan okul düşündüğüm kadar da boş değildi.

Birkaç adım öne çıkınca kızın yüzünü görebildim. İnce telli, kedi kuyruğu gibi platin saçları ile uzun ince bedenini tanıdım. Roma'nın yanında gördüğüm kızdı. Slytherin. Adı Sally miydi? Belki Selene? Slenna? Aynı profesörlerden ders aldığımızı sanmıyordum. İşin aslı, aynı dersleri aldığımızı bile düşünmüyordum.

Tek bildiğim şey buz gibi olduğuydu.

"Aa... nasıl yardımcı olabilirim?"

Diğer iki yanından da arkadaşları çıkınca savunma alma ihtiyacı hissettim. Ne zaman etrafın Slytherinler'le çevrilse böyle hissediyordum. Belki de küçükken başıma gelen zorbalar yüzündendi.

Kendime kızdım. Üç kişinin beni korkutmasına sırf evleri yüzünden izin vermeyecektim. Onların bilgileri kadar benim de bilgim vardı. Belki de fazlası.

Kazağımın altında asamı hissedince bir nebze rahatladım.

Kızlar aralarında gülmeye başlayınca bavulumun sapını yavaşça bıraktım. Belki de yürüyüp gitmek en doğrusu olurdu fakat ne istediklerini öğrenmeden bu kadar kaba olacak mıydım? Onları tanımıyordum bile.

"Herkesin bahsettiği Bulanık'ı tanımak istedim sadece. Saflığın Zehri'ni yapabileceğini söyleyenler var. Hem de Roma'yla!"

Tamam. Kesinlikle kabalığı hakkediyordu. Beni aşağılamaya çalışmasının tek nedeni sinirlendiğimi görmek istemesiydi. Nedendir bilinmez, insanlar beni öfkelendirmeyi bir başarı gibi görüyordu. Bu düşündükleri kadar da zor değildi üstelik. Yalnızca kontrol etme konusunda epey iyiydim.

"Buna ayıracak vaktim yok," dedim bavulumu tekrar kavrayıp, asamı kazağımın altından kavradım. Ancak tek işittiğim "expelliarmus," sözü ve elimden kayıp giden asam oldu.

Kızlardan biri kahkaha attı. Sımsıkı örülmüş afro saçları vardı. "Selene, baksana ağlayacak neredeyse. Zavallıya çok yüklenme."

Selene. Adını doğru tahmin etmiştim. Asamı yerden alıp uzun uzun süzdü. Kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı bile. Tek istediğim evime huzur içinde dönmekken ortaya çıkan üç Slytherin tüm planlarımı bozmaya çalışıyordu. Ve neden? Beceremediğim bir iksiri yapmamdan şüphelendikleri için mi?

"Defne ağacı... Tam tahmin ettiğim gibi." Birkaç adım attı. Benden epey uzundu. Bu yüzden biraz başını eğse de gözümü dahi kırpmadım. Ona istediğini vermeyecektim. "Ne kadar çabalarsan çabala, profesörlere yalakalık yaparsan yap, milyonlarca büyü ezberle... Yine de iyi bir cadı olmayacaksın."

Bu kız ilk değildi. Son da olmayacaktı. Onlarla nasıl mücadele edeceğimi biliyordum.

Muggle yoluyla.

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinWhere stories live. Discover now