Y İ R M İ İ K İ

1.1K 173 55
                                    

"Yani Selene ile arkadaş olmak istemiyor musun?"

Gözlerini benden kaçırdı. Onu yalnızca bir süredir görmüyordum. Ancak ne kadar yeşil ve parlak gözlerini olduğunu unutmuş olmalıydım. Sadece gözlerine bakan biri bile bu çocukta büyülü bir şeyler olduğunu anlayabilirdi.

Büyücü olduğunu yani. Sıradan bir muggle olmadığını. Muggleların sıradan olduğunu düşündüğüm de yoktu elbette. Sonuçta annem ve babam da muggle idi. Yalnızca Roma konusunda...

Saçmalıyordum.

"Hayır... Selene..." Baş parmağı ve işaret parmağıyla kaşlarını ovuşturdu. Zaten dağınık kaşları biraz daha dağıldı. Normalde bu komik bir görüntü oluşturabilirdi fakat Roma'yla alakalı her şey sadece dağınıktı. Karmaşaydı. "Arkadaşım," diye mırıldandı sonunda.

"Bundan çok memnun değilmiş gibi konuşuyorsun."

Kaşlarını bu sefer diğer tarafa doğru ittirdi. Dalgalı küllü kestane rengindeki saçlarıyla birleşiyorlardı. "Selene küçükken böyle değildi."

Dudaklarımın arasından ister istemez bir kahkaha kaçtı. Ne kadar kabaca olduğunu fark edince dudaklarımı birbirine bastırdım. Fakat bu Roma'yı neşelendirmiş gibiydi. Ne zaman bir kural çiğnesem, benden beklenenin aksini yapsam ona bir zevk tattırıyordum sanki. Bu bile aslında Roma'nın benim için ne kadar yanlış olduğunu kanıtlıyordu.

"Üzgünüm."

"Hayır, sorun değil. Slytherin olmayanların... ne düşündüğünü biliyorum. Kaos, bela, enkaz, asilik, zorluk... Anlıyorum. Ama, Belle, iyi yanımızı görmüyor gibisin."

Kaşlarımı kaldırdım. Basit bir ev sınıflandırması yüzünden onu yargılayacak biri olmadığımı düşünüyordum bunca zaman fakat çoğunda bana aksini düşündüğümü kanıtlıyordu. İkimiz de birbirimize karşı önyargılıydık. Ve ben kalbimi çoğu kez kıran insanlara karşı nasıl iyi bir şey hissedebilirdim, bilmiyordum.

"Roma-"

"Tutku, sadakat, cesaret... Belle, Edmund gibi altın çocuk olmadığımı biliyorum. Elbette onun kadar adaletli, düşünceli ve korkmadan, düşünmeden risk alan kişi olmayacağım. Hiçbir zaman. Ama sevdiğim insanlar için birilerini öldürebilecek kadar sadık olduğumu, eğer..." rahatsızca kıpırdandı. Hızlı hızlı konuşurken bir anda bazı düşünceler onu durdurmuş gibiydi. "Hiçbir şey hissetmiyormuş gibi görünmemizin bir nedeni var, Belle. Her şeyi çok fazla tutkuyla hissediyoruz. Evet, belki çoğu zaman hırs bizi köreltiyor. İstediğimiz şeyler için önümüze çıkan her şeyi yok etmek istiyoruz. Fakat bunun nedeni fazla... tutkulu büyücüler olmamız."

Kaşlarımı çattım. Selene'den bahsediyorken konunun nasıl tekrar Edmund ve ona geldiğine anlam verememiştim. Ve fark ettiğim bir şey daha vardı. Edmund, Roma'ya karşı kendini tehdit altında hissederken kendini daha yukarıda Roma'yı ise daha aşağıda görerek- ya da böyle olduğuna kendini inandırmak için en azından davranarak- gösteriyordu. Roma ise Edmund ile kendini bir tür oyunun içinde, yarıştaymış gibi kıyaslayıp duruyordu. Elbette yarış da tehlike de ben değildim. En başından, Hogwarts'a adımımızı attığımız günden beri, birbirlerinden nefret ediyorlardı. Bunu hissetmeniz için onları tanımanıza bile gerek yoktu.

"Neden bana bunları anlatıyorsun?"

"Selene düşündüğün kadar kötü bir kız değil."

Kaşlarım daha da çok çatıldı. Roma'ya tamamen dönüp dik dik baktım. Yüzüme sertçe gösterdim. "Gerçekten mi? Peki bu bana gösterdiği sevgiyi hatırlamam için bıraktığı bir armağan mı?"

The Poison of Innocence // Hufflepuff+Slytherinحيث تعيش القصص. اكتشف الآن