O T U Z S E K İ Z

1K 136 47
                                    

"Batırdım."

Sunnifa önüme gelen kahve, kızıl ve altın renklerini güneşte yansıtan bir tutam saçımı geriye, kabarık tutama ekledi. Kıvırcık değillerdi. Dalgalılardı ancak yine de gür olmalarından dolayı biraz aslan yelesini anımsatıyorlardı.

Sunnifa gibi sapsarı, uzun ve ışıltılı saçlarım olması için nelerimi vermezdim.

"Hayır, Belle. Hiçbir şey batırmadın. Sen dürüst oldun. Roma'ya hissettiğin her şeyi söyledin. Asıl kendinden emin değilken ona istediğini vermek yalan söylemek olurdu. Rahatla artık. Tüm derslerden başarıyla geçeceksin. Ödevi tamamladın. Hufflepuff'ı cesaretinle öne attın. Yalnızca iki sene ve puf... Harika bir cadı olacaksın." Kolumu sıkıp güven verici bir şekilde gülümsedi bana.

Ben de ona aynı şekilde gülümsedim. Yanımda durduğu için fazlasıyla şanslıydım. Normalde Luke ile birlikte kaymakbirası içeceklerdi fakat olanları bana zorla anlattırdıktan sonra beni yalnız bırakmaya pek niyeti yok gibiydi.

"Daha önce hiç evime, Muggle hayatıma, dönmeyi bu kadar çok istememiştim."

Üstüme düşen gölgeyle başımı kaldırdım. Tam önümde dikilen Selene Miffin beni yalnızca şok etmekle bırakmamıştı, aynı zamanda da o yüzünde kendinden emin gülümsemesiyle dikilmesi midemin kalkmasına neden olmuştu.

Ona ne söyleyebilirdim ki? Gerçekten beni ölüme terk edecek kadar nasıl acımasız olabileceğini mi? Roma'yı ondan çalmadığımı mı? Safkan olmadığım için özrümü mü sunabilirdim?

Belki asamı çıkardığım gibi onu lanetlemek en mantıklısı olurdu.

Fakat hiçbiri bir işe yaramayacaktı. İşlediği suça rağmen karşımda böyle dikilebildiğine göre asama yeltenmek bile yalnızca benim başımı belaya sokardı büyük ihtimalle.

"Demek hala tek parçasın, Lincoln."

Sunnifa oturduğu yerden kalktı. Ona doğru bir adım atıp asasını çıkardı ama bileğini olabildiğim kadar naifçe tuttum. Hele hele Sunnifa'nın başını derde benim yüzümden sokmasına izin veremezdim.

"Sunnifa. Tüm ailene büyük bir leke olduktan sonra bir Slytherin'e asa kaldırabilmen ne büyük... cesaret."

Üstünde üniforması yoktu. Biraz ondan uzağa bakınca da bavulunun olduğunu gördüm. Ah. Ya erken ayrılıyordu ya da gerçekten umduğum gibi okuldan atılmıştı.

"Artık bir Slytherin değilsin," dedi Sunnifa onu hala tutmasam asasını bir çırpıda ona sallayacakmış gibi. Tüm vücudu gerilmişti.

"Doğru," dedi Selene. Ve ben bu sözle rahatladığımı hissettim. Nedeni Selene'in benden uzakta olacağı değildi. Nedeni, Hogwarts'ın ve Müdür McGonagall'ın adaletine her zaman güvenebileceğimi tekrar öğrenmiş olmamdandı. "Fakat ben en azından ailemin soyunu devam ettirerek Slytherin'e seçildim. Ya sen? Tüm atalarını rezil ettin. Bir Hufflepuff olarak! Hah. Zavallı anneciğin epey üzülmüş olmalı. Lanetli eşyalar dükkanını kime devredecek şimdi? Belki Hogsmeade'de bir şirinlikler dükkanı açarsın bunun yerine."

Sunnifa bileğini benden kurtardı fakat hızlıca ikisinin arasına girdim. Sunnifa'nın da Selene'in de ailesi Slytherin'di. Hem de epey uzun süredir. Bu yüzden iki aile yine biraz birbirlerini tanıyorlardı.

Sunnifa bu konudan çok bahsetmezdi fakat ailesindeki tek Hufflepuff'ın kendisi olmasından çok da memnun olmadığını söyleyebilirdim. Onun da, tıpkı ablası gibi, Slytherin'e gideceğini düşünmüş olmalıydı herkes.

Artık ne önemi vardı ki? Sunnifa ailesini seviyordu. Ailesi de onu. Bu onun karakteri, onun hayatıydı.

"Yeter," dedim Selene'in gözlerinin içine bakarken. İnce dudakları tatminlikle kıpırdanıyordu. "Sunnifa Hogwarts'dan başarılı bir cadı olarak çıkarken sense okuldan atılmış olan Slytherin olarak kalacaksın."

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin