Y İ R M İ D O K U Z

1.1K 158 115
                                    

Ben çabucak Roma'dan uzaklaşırken Roma taş gibi kesilip kaldı. Gerginlikle çene kası oynarken Edmund'ın sesiyle birlikte gözlerini devirdi. Benden uzaklaşırken tüm bedeninin taş kesildiğini hissedebilmiştim.

Yavaşça mermerden indim. Edmund'ın şaşkın suratını görmek düşündüğümden de zordu. Roma ile neredeyse öpüştüğümüzü görmüş olması bir yana, ona tek söylediğim şey Roma'nın bana ettiği kötü sözlerdi. Selene ile aramdan geçenleri bilmiyordu ve ben şu durumda pek iyi bir konumda olmuyordum.

"Açıklayabilirim," dedim Edmund bana doğru birkaç adım atarken.

"Neyi açıklayacaksın?"

Edmund sertti. Sesi öfkeli geliyordu ama bir yandan da... öfkeyle kırgınlığını bastırmaya çalışıyor gibiydi. Onu anlayabiliyordum. Beni bir çocuk kırmıştı. Edmund bu kırgınlığı almıştı ve şimdi ben onun kutlaması sırasında onu öpmeye çalışmıştım.

Olay tamamen böyle değildi. En azından Edmund tarafından böyleydi sadece. Ancak nasıl açıklayacağımdan da emin değildim.

"Seni bekleyecektim. Ama arkadaşlarınla kutlamaya gittin, ben de düşündüm ki binama döner ve-"

"Bir yılanın boğazına dilini sokarsın?"

Edmund'ın aşağılamasına karşılık Roma'nın tepkisine baktım. Omuz silkip sırıttı. "Bana uyar," dedi.

Edmund bir anda onun üstüne yürüyünce Roma da alaycı sırıtışını bir kenara bıraktı. İkisi burun buruna dururken tekrar dramatik bir sahne çıkmadan buradan kurtulmanın bir yolunu arıyordum. Merlin aşkına daha kaç tane jenerasyon bu Gryffindor Slytherin yarışından başını yakacaktı? Bundan çok daha büyük sorunlarımız vardı. İkisi arasına girdim.

"Onunla böyle oynayamazsın," dedi Edmund sıktığı dişleri arasından. "Hakaret edip, sonra da öpmeye çalışmak ha? Pek adice."

"Onunla oynamıyorum. Aptal Gryffindorlu her şeyi bildiğini sanıyorsun, değil mi? Senin gibi, sırf yanında güzel görünüyor diye oyuncakmış gibi kullanmamı mı tercih ederdin? Görmüyor musun kendi kararını kendi verebilir? Sana muhtaçmış gibi davranmayı bırak ve biraz ne istediğini dinle. Bir de cesur dersiniz kendinize. Senin yıllardır cesaret edemediğin şeyi, aylar içinde yaptığımdan kızgınsın bana o kadar."

Bunu söylemesiyle Edmund ona atıldı. Omzundan sertçe ittirdi. Roma geriye doğru biraz sarsılınca asasını çıkarttı. İkisi de asasını birbirine tutarken tekrar araya girip ikisini de sertçe, birbirinden uzaklaştırarak ittim.

"Yeter! Aptalca davranmaya son verin artık. İkinizin de birbiri hakkındaki düşünceleri kimsenin sikinde değil. İkiniz de aptalca konuşuyorsunuz. İndirin asalarınızı."

Roma son kez Edmund'ı süzdü ve daha sonra asasını indirdi. Edmund'ın hala asasını tuttuğunu fark edince ona baktım. "Edmund."

Bal rengi gözleri ateşle bakıyordu Roma'ya. İkisinin de asaya ihtiyacı yoktu dürüst olmak gerekirse. Bakışları bile bir savaşı doğurabilir gibi görünüyordu. Yalnızca dakikalar önce tatlı bir ateş karnımda yayılırken, şimdiyse kanımda durmayan bir adrenalin ve korku vardı. İkisinden birinin benim yüzümden ceza aldığını göreye dayanamazdım.

Doğrusu kendimin de başka bir ceza aldığını görmeye dayanamazdım. Bu sene yeterince gereksiz dramayla uğraşmıştım zaten.

Edmund da asasını indirdi. Bu sefer de bileğimi tuttu. Bu Edmund'ın kasten yaptığı bir şey değildi. Alışkanlık gibiydi. Ne kadar nefret ettiğimi bilse de bunu sık yapardı. Elimi kurtarmaya çalıştım fakat Roma'ya gözlerini dikmekten pek farkına varmamış gibiydi.

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinМесто, где живут истории. Откройте их для себя