ÜÇ

1.4K 172 57
                                    

"Belki de çeneni kapalı tutmayı öğrenmelisin," dedi Edmund.

Elflerden biri bana içi yılan derisi jölesi dolu kuru kafalardan birini uzattı. Midem büzüşse de asamla onu odanın tepesine doğru sürükledim.

Cadılar Bayramı, içinde ben işçi olarak çalışmadığımda çok daha eğlenceliydi.

"Çenemi zaten kaplı tutuyorum. Sadece yardımcı olmak istiyordum. Ama Roma o kadar... yabani ki."

"Ne bekliyordun? O bir Slytherin. Hepsi kendilerine acımaya bayılan ruh hastası yılanlar."

Bir şey söylemedim. Roma'ya o kadar kızgındım ki şu an Edmund'ın ayrımcılık yapan cümlelerini proteste edecek halde değildim. İksir, güya en sevdiğim ders olacaktı bir de. Partnerim kim olursa olsun sınıfı havaya uçuruyordum. Belki de düşündüğüm kadar iyi bir cadı olamayacaktım. Belki de olay benim partnerlerim değildi, bendim. Biraz daha hırslı ve hedeflerine bağlı kalmayı öğrenmem gerekiyordu. Aklım havada geziyor gibiydim.

"Şimdi Charing Cross Yolu'nda istediğim kitapları alıyor olabilirdim. Ve fırından da kurabiyeleri. Ama ben burada dekora yardım etmek zorundayım. Hafta sonunun gelmesini tüm hafta beklemiştim."

Edmund durmadan sallanan bir büyülü şapkayı cama taktı. "En azından burada seninle kaldığım için bana teşekkür edebilirsin."

Büyülü merdivenden aşağı atlayıp Edmund'ın beline sarıldım. Ben sımsıkı onu kavrayınca biraz nefessizlikle hareketsiz kaldı ama sonunda gülüp o da beni kucakladı.

"Teşekkür ederim, Ed. Beni yalnız bırakmadığın için."

"Sorun değil. Zaten yapılacak başka işim yoktu."

"Colton benden nefret ediyor olmalı. Tüm derslerimden iyi skorlarla geçerken, İksir'den kalacağıma eminim. O aptal Slytherinli egosunun zedelenmesinden bu kadar korkmasaydı başıma bunlar gelmeyecekti. Şimdi benim beceriksiz olduğumu düşünecek."

Edmund omzuma elini koyup sıktı. "Tam şu anda saçmalıyorsun işte. Colton senden nefret etmiyor. Colton herkesten nefret ediyor."

"Evet, bu beni çok daha fazla rahatlattı Ed."

Edmund gülümseyince gözleri kısıldı ve ben hayaletlerin bile bir yerlerde iç çektiğini duyabiliyordum. "Belki de başkaları hakkında bu kadar endişelenmeyi bırakıp, sadece kendin hakkında endişelenmelisin Bell. Özellikle bir Slytherinli için. Safkan olmadığı sürece büyücülerle cadıları ciddiye aldıklarını bile düşünüyorum."

Evet, bu benimle konuşmaya bile üşenmesinden belliydi. Edmund'ı dinleyip kendimle ilgilenmeliydim. Ve kesinlikle derslerimle. Ailemin benden beklediği buydu. Ne yapacağım konusunda hala bir fikrim olmamasına rağmen hem de.

"Roma'nın safkan olduğunu nereden biliyorsun? Ailesini kimse tanımıyor."

Edmund omuz silkip başımın biraz üstünde, perdeye takılmış bir süsü alıp düzeltti. "Slytherin sonuçta. Başka seçeneği var mı?"

"Babasının neden Azkaban'da olduğunu biliyor musun?"

Bir anda koridordan Bayan Lumphies'in sesi duyuldu. İşaret parmağını dudaklarına götürüp bizi belki de metreler ilerisinden susturdu. "Az çene, çok iş. Daha kütüphane süslenecek."

Başımızı sallayıp durmadan yanıp sönen balkabaklarından birini daha aldık. "Neden Roma Vergilius hakkında bir anda araştırma görevlisine dönüştün?"

"Sadece merak ediyorum. İnsanlar nasıl daha ne suç işlediğini bile bilmedikleri biri hakkında bu kadar kin dolu olabiliyorlar? Hem de oğluna karşı?"

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinWhere stories live. Discover now