O T U Z B İ R

1.1K 164 91
                                    

"NE YAPTIN?"

Sunnifa aniden bağırınca az daha yatağımdan düşüyordum. Belki de ona anlatmak için fazla aceleci davranmıştım. Gerçi hayatımda ilk kez birine ondan hoşlandığımı söylüyordum. Hem de yüzüne karşı. En iyi arkadaşımın bunu bilmeye hakkı vardı elbet.

Üstelik konuşmadan durmak imkansız gibiydi. Kıpır kıpır hissediyordum.

"Söyledim işte."

"Ve? O ne dedi? Yüzü nasıldı? Ne olacak? Okuldaki tek Slytherin-Hufflepuff çifti olacaksınız tanrım! Merlin aşkına... Acaba Edmund nasıl tepki verecek, Selene delirecek olmalı. Ah, Colton'a da teşekkür etmelisiniz tabii. Sonra bir de Hyde-"

"Sunnifa!"

"Üzgünüm." Yalnızca ilk soruyu yanıtla."

Son kez daha derince nefes alıp elimle göğsüme bastırdım elimi. Yüreğim tüm her şeyi bırakıp tek başına Yeni İzlanda tatiline çıkmak istiyor gibiydi.

"Epey... şaşkın göründü. İlk kez birinin yüzüne karşı böyle bir şey söylediğini söyledi."

"Eh, pek şaşırtıcı değil. Dünyadaki en sevimli insan olduğunu söyleyemeyiz, epey mesafeli."

"Sunnifa."

"Üzgünüm. Hey, en azından... çekici biri. Üstelik iyi görünümlü olmasına rağmen okuldakilerin yüzde sekseni ondan nefret ediyor. Rahatlayabilirsin yani. İyi bir seçim."

Dik dik suratına bakınca yüzünğ ekşitti. Tekrar konuştuğu için kendini çok kötü hissetmiş görünüyordu. "Üzgünüm. Lütfen devam et."

"Pek bir şey olmadı... Yalnızca ondan ne istediğimi sordu."

"Ondan hoşlandığını söyledin ve o da sana ne istediğini mi sordu?"

Başımı salladım. Evet, böyle düşününce epey garip bir durumdu fakat bahsettiğimiz kişi Roma'ydı. Sanırım biraz isteklerim konusunda açık ve net olmam gerekiyordu.

"Evet."

"Sen ne dedin?"

"Ee..." Olanları hatırlamak hala benim için epey zordu. Tek hatırladığım şey hissettiklerimdi. Kelimeler buğulu ve silikti. Çünkü tek düşünebildiğim ne kadar terlediğim, kalbimin ne kadar hızlı attığı ve bayılmak üzere olduğumdu sadece. "Bir şey söyleyemedim."

Sunnifa yüzüne ellerini çarptı. Aptallığım karşısında delirmek üzereydi.

"Hoşlandığın çocuğa ondan hoşlandığını söylüyorsan, ve eğer o da sana ne istediğini soruyorsa ona her şeyi söylersin! Tanrım. Aklın nasıl zaman zaman bu kadar iyi çalışırken, bazen beyninin yerinde pastırma varmış gibi davranabiliyorsun, Lincoln?"

Omuz silktim. Hala pek şoktan çıkabilmiş değildim. Yatağıma tekrar uzandım. Tavanda, büyüyle hareket eden yıldızları izledim. "Aramız pek iyi değil zaten. Edmund'dan hoşlandığımı düşünüyor."

Sunnifa kaşlarını çattı. Şaşırmış görünüyordu fakat... şok olmuş değil gibiydi. "Garip," dedi. "Senin ondan hoşlandığını sanması. Hem de Edmund'a söylediğini söyledikten sonra."

"Bu da ne demek?"

Sunnifa gözlerini benden kaçırdı. Önünde açık olan Büyü Tarihi kitabında dolaştı bakışları. Benden gizlemeye çalıştığı bir şeyler olduğunu görebiliyordum. "Yanlış anlama. Sen de Edmund da en iyi arkadaşlarımsınız. Bu yüzden sizi iyi tanırım. Ama... hadi ama, Bells. Ne zaman konusu açılsa sürekli kaçıyorsun ve konuyu kapatıyorsun."

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinWhere stories live. Discover now