O T U Z İ K İ

1K 148 25
                                    

Koridorda, sanki kilometrelerce koşmuşum gibi yorgun hissederek yürüyordum. Suçluluk ve kaybetme korkusuyla sarılan bedenim her an yere kapaklanacak gibiydi. Edmund'ın burada kalması için özür dilemek pek çözüm sunacak gibi durmuyordu.

Kolumu nazik bir el tutup beni kenara çekince az daha hayaletlerin taşıdığı eski kartal heykeline çarpacak olduğumu fark ettim. Gözlerimi kırpıştırdım. Elbette şaşırtmayacak şekilde Roma karşımda duruyordu.

"Dikkat et, Lincoln."

"Dalmışım..."

"Eh, bir çocuğa ondan hoşlandığını söyleyip ortadan bir anda kaybolursan olacak şey budur." Alaylı alaylı gülümsüyordu ancak ifademi görünce kaşlarını çattı. "Hey iyi misin? Solgun görünüyorsun."

"İyiyim. Burada olduğumu her seferinde nereden bilebiliyorsun?"

Omuz silkti. İşaret parmağıyla yeşil bayrakları gösterdi. "Slytherin koridorundasın. Yılanlar epey hisli canlılardır aslında. Üstelik annem ayımın balık ve sekizinci evde olduğunu söylüyor. Bu da epey iyi altıncı his verirmiş."

Normalde Roma'nın yılan benzetmeleri ve annesinin astroloji ile ilgili olan yorumları beni güldürürdü. Ancak şu anda Roma'yı bile görmek istediğimden emin değildim. Son iki haftadır İksir dersinden, daha doğrusu ondan, kaçabilmek için revirden rapor alıyordum. Bile bile karnıma sancılar sokacak büyüler yapıyordum kendime. Pek önemli değildi. Zaten Roma'yla karşılaşmak da aynı etkiyi gösteriyordu çünkü.

"Sonra konuşalım mı? Gidip dinlenmek istiyorum."

Yavaşça ayrılmaya çalıştım ancak beni durdurdu. Karanlık, perdenin arasından çekildi. Yüzüme dikkatle kaşlarını çatarak bakmaya devam etti. "Neden ağladın?"

"Roma... Gerçekten kendimi iyi hissetmiyorum."

"Anlat o halde. Sorun ne?" Yüzü aniden sertleşti. "Yine Selene mi?"

Selene beni ağlatacak son kişi olabilirdi. Şu an canımı sıkmasının imkanı yoktu. Daha önce hiç olmadığı kadar umurumda değildi.

"Hayır... Sanırım senden uzak durduğum sürece benimle pek ilgilenmiyor."

"Benden kaçmanın sebebi bu muydu?"

"Hayır. Senden kaçmıyordum. Sadece... düşünmek istediğim şeyler vardı. Bir anda ortadan kaybolduğum için üzgünüm. Bunun daha çok senin işin olduğunu unutmuşum."

"Hah! Üstelik bana da kızgınsın. Artık ağzındaki baklayı çıkar, Jelibon." Sessizliğimi sürdürdüğümü görünce gözlerini devirdi. Ona yalan uyduramayacak kadar halsizdim. "Edmund'la mı ilgili?"

Hızlıca "hayır," diyip elinden kurtulmaya çalıştım fakat çok geçti. Ürperdiğimi fark etmişti. Bu çocuğun altıncı ve yedinci ve sekizinci hissi vardı. İnsanları nasıl okuyacağını çok iyi biliyordu. "Ne oldu? Bana mı kızgın?"

"Hayır. Roma. Lütfen, tek başıma zamana ihtiyacım var."

"Benim yüzümd-"

"Roma! Ciddiyim. Bırak beni." Ona çıkışıp benden uzaklaşması için ittirdim. Kolumu kurtarmaya çalışıyordum ancak beklediğimden daha serttim sanırım. Sırtı duvara çarptı. Duvara dayalı kaldı ama bir şey söylemedi.

"Üzgünüm," dedim şakaklarımı ovup. "Sonra konuşuruz, olur mu?"

Başını salladı. Kafası karışmış görünüyordu. Eh, şimdi benim nasıl hissettiğimi bir nebze olsun anlayabilmişti demek ki.

***

Sınavlar beklediğimden de iyi geçmişti. Olanları düşünmemek için bir şeyleri ezberlemek çok daha iyi bir yöntemdi. Sunnifa da notları konusunda epey mutluydu. Ona hala Edmund'la ilgili konuşmamdan bahsetmemiştim. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Herkes dünyaca ünlü büyücü Alatar Cobbin'in konuşması için herkes fazla heyecanlıydı. Ne tür bir büyü ve show yapacağını merakla bekliyorlardı.

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin