D O K U Z

1K 158 15
                                    

"Onunla konuşmayacak mısın?"

Omzumu silktim. Sunnifa saçlarımla oynarken yemeğime yoğunlaşmakta zorlanıyordum. Edmund ile aramın kötü olmasından nefret ederdi. Çünkü onu aramızda bırakıyorduk. Takım arkadaşlarıyla yemek yerken pek de olanları düşünüyor gibi gözükmüyordu.

"Durduk yere bana sinirlendi. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım."

Eliyle yanaklarımı sıkıştırıp güldü. "Huzursuzluk ediyor işte. Maçları yaklaştığı için stresli sadece. Senin üstüne çok düştüğünü biliyorsun. Seni küçük kardeşi gibi korumaya çalışıyor."

Sunnifa'nın buz mavisi gözlerine baktım. Geçen gün Roma'nın söylediklerini Sunnifa ile paylaşmak konusunda biraz tereddütlüydüm doğrusu. Ancak o en iyi arkadaşımdı. Kafamdaki şüpheleri dağıtmamda yardımcı olabilirdi herhalde.

"Sana söylemem gereken bir şey var."

"Roma hakkında mı?"

"Hayır. Edmund."

Gözlerini kıstı fakat yine de başını hızlıca salladı. Bu konu daha çok merakını uyandırmış gibiydi. "Nedir o?"

Derin bir nefes aldım. Etrafta Roma'ya bakındım fakat ne Slytherinlerin masasındaydı, ne de arkadaşları olup olmadığından çok emin olamadığım fakat zaman zaman beraber gördüğüm insanların yanında. Belki de çoktan yemeğini bitirip odasına çıkmıştı.

"Roma bana... Slytherinlerin şehveti hissedebildiğini söyledi. Yani bazılarının."

"Evet... Sonuçta hepsi birer yılan ve günahkarlıktan iyi alıyorlar, değil mi?"

Sunnifa'nın da onlarla arasının çok iyi olmadığını biliyordum. Slytherin'de olan ablasını çok sevmezdi. Neyse ki çoktan mezun olup bakanlıkta çalışmaya başlamıştı.

"Roma bana... Edmund'ın da aynı şeyleri hissettiğini söyledi."

Sunnifa'nın kaşları neredeyse alnına kadar kalktı. Onun bu şaşkınlığı görmek beni doğrusu biraz rahatladı. Sonuçta bu kadar şaşırması onun da Roma'nın dediğinin aksine herkesin düşündüğünün bu olmadığını gösteriyordu.

"Ne? Kime karşı?"

Az daha ona söylüyordum. Fakat bir şey beni durdurdu. Bunu söylemeli miydin gerçekten? Sunnifa'ya güvenebileceğimi biliyordum. Olay güvenmek değildi. Ben bile bu konu hakkında kendimi bu kadar rahatsız hissederken... bir de Sunnifa'ya söylersem ortamın nasıl gerileceğini düşündüm. Gerçekten de ona söylemeli miydim hiçbir şeyden emin değilken?

"Bilmiyorum," dedim. Ona yalan söylediğim için çoktan kendimi kötü hissetmeye başlamıştım fakat emin olmadan da sırf Roma'nın boş lafları yüzünden arkadaş grubumuzu germek istemiyordum.

Sunnifa düşüncelere daldı. "Hmm... Kimse aklıma gelmiyor. Belki de okuldan biri değildir? Yazın çalıştığı kahveciden biri olabilir mi?"

"Belki," diye mırıldandım. Konuyu aniden kapatmak isterken buldum kendimi. "Profesör Doretha'nın verdiği ödevi yapabildin mi? Hala heykeli dönüştüremiyorum."

"Hayır. Şu sıralar daha önemli bir şeyi düşünüyorum."

"Ne?"

"Kış Balosu! Luke'un bana sorması için büyü yapsam bu pişmanlıkla yaşayabilir miyim?"

Gülmeye başladım. Luke konusunda çok ciddi olduğunu düşünmemiştim. Sunnifa sonuçta birkaç çocuğun ismini bir hafta içinde birkaç kere geçirebiliyordu. Luke, Ravenclawlı, sakin, sessiz fakat biraz ukala bir çocuktu. Bir keresinde Karanlık Sanatlar'da kendisinin çözemediği bir labirenti Sunnifa çözdüğünde epey sinirlenmişti. Fakat içten içe aslında Sunnifa'yı da arzuladığından emindim.

The Poison of Innocence // Hufflepuff+SlytherinWhere stories live. Discover now