Melek

991 151 376
                                    

Yüzünü gökyüzüne çevirip tane tane yağan yağmur damlalarının yüzüne düşmesini içinde ayaklanan kıpır kıpır sevinçle duyumsadı. Ne zaman yağmur yağsa kendini sokağa atar, her düşen damlanın bir melek olduğunu tahayyül ederdi. Yüzüne öpücükler konduran binlerce melek.

Buraya gelmesi bir şanstı belki de. Yaşadığı yerde çok nadir yağmur yağarken bu kasaba da her an yağmur yağabiliyordu. Zihninde bu kasabaya dair oluşan hayranlık Onu buraya bağlamaya başlamıştı. Hep burada kalabilir, burada ömrünü geçirebilir, her gün meleklerin öpücüklerini yüzünde hissedebilirdi.

Yağmur asfalt yolu dereye döndürmeye başlayıncaya dek yüzünü yere eğmedi. Ağzına burnuna sular doldu. Birbirine dokunmadan ustalıkla yere düşen her damla Onu sırılsıklam etti. Bir mucizeydi yağmur. Toprağı suya kavuşturan, doğaya, insana ve hayvana hayat veren binlerce melek.

Kıvırcık saçları ıslanıp yüzüne yapışmıştı.
Yüzünü gökten alıp yeryüzüne indirdi, narin esmer parmaklarıyla saçlarını yüzünden ayırdı. Gözleri özgürlüğüne kavuşup karşısında dikilen adamı algıladı.

Başını hafif sağ omzuna eğen adam pür dikkat Melek'i izliyordu. Melek uzunca adama bakarken Onun kim olduğunu ve neden kendisine bu kadar dikkatli baktığını merak ediyordu.

"Yağmuru seviyorsun."

Buğulu derinden gelen bir sesle konuşmuştu adam. Melek ağzını açıp geri kapattı. Ne diyeceğini dahası konuşması gerekip gerekmediğini bilmiyordu.

Adam az önce Melek'in yaptığı gibi yüzünü göğe çevirdi. Birkaç damla yağmur yüzünü ıslatırken, " Ben de severim ama sanırım başka nedenlerden. " dedi yüzünü yeniden Melek'e dönerken.

"Sen neden seviyorsun ki?"

Melek bu yabancı adamla konuşabileceğini hissetmişti. Ona göre yağmuru seven kişiler kötü olamazdı. Kötü insan hiç melekleri sever miydi? Sevmezdi değil mi?

"Çünkü yağmur tüm kabahatleri, yanlışları ve karanlıkları gizler."

Adam yine başını omzuna eğmiş ve kısık gözlerle Onu izlemeye devam ediyordu. Yağmur şiddetini arttırmış deli gibi dökülüyordu. Her yere düşen damla bir melekti; Melek'e göre.

"Melek de adam gibi başını omzuna eğdi.

"Melekler senin yanağından da öptüler. Sen de bu yüzden mi seviyorsun yağmuru? "

"Melekler sadece seni öper Melek. "

"Adımı nerden biliyorsun? "

"Ben herşeyi bilirim, mesela senin bu kasabada kalmak istediğini."

Melek başını omzundan kaldırdı, hafiften ürkmüştü. Bu adam kimdi ve nasıl biliyordu kalbinden geçenleri?

"Korkma Melek, sadece benimle gel ve sonsuz yaşam bu kasabada senin olsun."

"Nasıl? Ölümsüzlük gibi mi ?"

Saf temiz ruhu yavaş yavaş adama doğru çekiliyordu. Adam Onun gibi temiz ruhlu birisini daha bulamayacağını biliyordu.

"Evet, onun gibi bir şey. Elini ver hadi!"

Melek yüzünde açan gülücüklerle birlikte elini adama uzattı. Boş sokaklardan ormana doğru ilerleyen patikaya girdiklerinde Melek ve adam beyaz bir ışığın içinde bilinmezliğe karıştılar.

Gece sabaha kavuştuğunda kasabaya dolan herkes on sekiz yaşındaki zihinsel engelli Melek'i arıyordu. Ondan geriye kalan tek şey saçından kurtulup düşen kırmızı tokaydı. Tüm griliğin içinde parlayan bir umut ışığı gibi olan kırmızı toka.

Kayıp Ruhlar OrmanıWhere stories live. Discover now