Suçluluk Duygusu

804 132 133
                                    


"Selam olsun sana tüm kurtların Alfa'sı. "

Balaya karşısında diz çöküp selam veren genci dikkatle süzerken Onun kurt soyundan birisi olduğunu anlamıştı. Eliyle gence rahat ol dercesine işaret etti. Genç, işaretin üzerine ayağa kalktı ama bu durum Onun Balaya'ya tepeden bakıyor izlenimi vereceği için derhal oturdu. Balaya gencin saygılı tavrına gülümseyerek yumuşak bir sesle sordu.

"Hangi soydansın? "

Gökmen gözlerini Balaya'nın gözlerine dikmekten kaçınarak yüzüne baktı.

"Akkurt soyundanım efendim. "

"Akkurt soyundan ha! Demek yaşayan birileri kalmış. Yıllardan beridir sizin soydan hiç kimseyi ne gördüm, ne işittim. Nerede yaşıyorsunuz? "

"Sadece annem, ben ve kardeşim kaldık. Sessiz sakin bir yaşam sürüyorduk ta ki Kardeşlik çağrısını işitene dek. Annem benim toplantıya katılmamı istedi. Sibirya'da yaşıyoruz. "

"Sadece üç kişi mi kaldı koca klandan? Yazık olmuş. Peki annen kim, kimin eşiydi? "

Gökmen meraklı Alfa'nın sorusuna nasıl cevap vermesi gerektiğini düşünürken çalıların arasına uçan Beta oflaya tıslaya meydana çıktı. Beta yaklaşırken Aslı da saklandığı yerden çıkıp geldi. Gökmen gelenlere bakmak için yüzünü Balaya'dan çevirdiğinde Efsun daha fazla beklemeye dayanamamış, arkadan çıtır çıtır ayak seslerini bırakarak geliyordu.

Gökmen, Efsun'un görüş alanına girince, "Gökmen. " diyerek seslendi. Balaya, Aslı ve Gökmen aynı anda Efsun'a baktı. Aslı:

"Efsun. " derken Efsun da, "Aslı. " dedi. İki genç kadın şaşkınlıkla birbirine bakarken Beta yüreği ağzında arkası Efsun'a dönük duruyordu.

"Abim nerede Aslı? "

Efsun hızlı adımlarla, dallara çarpmasını engellemek için başını eğerek Aslı'nın yanına geldi. Aslı başını yere eğerek sessiz kalmayı tercih ederken Balaya duruma el koyması gerektiğini hissederek,

"Siz ikiniz nereden tanışıyorsunuz? " dedikten sonra Gökmen'e dönüp, "Kardeşin mi yoksa? " dedi Efsun'u kast ederek.

Gökmen de en az diğerleri kadar şaşkındı. Efsun'un sıradan bir insan olduğunu düşünürken bu kurt soyundan gelen kızı tanıyor olması şüphe tohumlarını zihnine ekti. Başını iki yana sallayarak, " Hayır, yolda karşılaştığım bir kız. " demekle yetindi. Aslı daha fazla sorun çıkmasını istemediği için, "Efsun benim eşimin kız kardeşi. " diyerek Balaya'ya cevap verdi.

Beta ise hâlâ Efsun'dan yüzünü saklayarak öylece duruyordu. Onun bu hâli Balaya ve Aslı için oldukça iç burkucuydu.

Efsun diğer herşeyi boş vermiş, gözlerini Aslı'ya kilitlemişti.

"Aslı, abim nerede? Bu adamlar kim? " diyerek arkası dönük Beta'ya ve oturduğu yerden milim hareket etmeyen Balaya'ya baktı. Aslı'da çıt yoktu.

Efsun üç adımda Aslı'nın burnunun dibine girip kıstığı gözlerini muhatabının gözlerine dikip bir kez daha sordu.

"Abim nerede? "

Aslı içinden hem kendine hem şansına lanetler okuyarak zoraki konuştu. Kelimeler ağzından iniltili bir halde döküldü.

"Bilmiyorum. "

Efsun çıldırmış gibiydi. Aslı'nın yakasından tutup sarstı.

"Ne demek bilmiyorum. Nasıl bilmezsin? Neler oldu da ayrıldınız? Açıkla bana. "

Bağırma noktasını geçmiş öfkeyle kükrüyordu adeta. Aslı sessizce Efsun'a bakıyor, tepki vermekten kaçınıyordu. Efsun, Aslı'nın tuttuğu yakasını bırakıp
yığılırcasına yere çöktü. Hıçkırıkları az önceki öfkeli haykırışının yerini aldığında bir el gelip omzunu şevkatle sıktı. Aslı donmuş gibiydi. Gözü çok uzaklarda bir yerlere takılmış, inci tanelerini yanağından aşağı yuvarlıyordu.

"Sakin ol Gölge! Abini mutlaka bulacağız. "

Gökmen'in sözleri Efsun'un daha şiddetli sarsılarak ağlamasına yol açarken Gökmen elini omzundan çekip karşısına geldi ve Onun ile aynı boya gelmek için çömeldi. Ağlayan kadının gözyaşları yüreğine dokunurken Onu bir çırpıda kollarının arasına alıp sarıldı. Efsun'un yüzü Gökmen'in göğsüne gömülü ağlamaya devam ederken Aslı donup kaldığı pozisyondan çıkıp arkasına bakmadan ağaçların arasına dalarak yürümeye başladı. Burada kalıp Efsun'un gözyaşlarına daha fazla tanıklık etmek istemiyordu. Zaten yüreği yanıyor, içinde yanan pişmanlık ateşi ruhuna azaplar çektiriyordu. Gidecek ve Gökkurt'u bulup gelecekti.

Balaya giden Aslı'nın arkasından baktı ve zihninden Beta'ya seslendi.

"Git Onu getir Beta! Gökkurt'u aramaya sen git. Aslı bizimle kalmalı. "

Beta zaten kızına yüzünü göstermemek için büyük çaba sarfetmişti. Efsun kendini toparlayınca Ondan daha fazla yüzünü saklayamazdı. O da Balaya gibi zihninden cevap verdi.

"Peki! Tabii ikna edebilirsem. "

Beta Aslı'nın arkasından ormana daldı. Efsun'un hıçkırıkları yavaş yavaş azalırken Gökmen Onu kucağından ayırıp ıslak yüzünü eliyle sildi.

"Ağlama Gölge, yeter artık ne olur. "

Balaya hâlâ ne ayağa kalkmış ne de yerinden kıpırdamıştı. Sırtını ağaca yaslamış, koca göbeği dizlerinin üstündeki yerini almıştı. Hafifçe uzamış olan sakallarını eliyle düzlüyor, karşısında duran gençleri izliyor gibi görünüyordu. Zihni ise Beta ve Aslı'nın tartışmalarını dinlemekle meşguldü.

"Hayır Beta! Onu ben kaybettim, ben bulacağım. O benim kocam."

"Evet Onu sen kaybettin ama unutma ki o benim oğlum. Hem ben yıllar önce Onu ve Efsun'u bırakarak en büyük yanlışı yaptım. İzin ver de hatamı telafi edeyim. "

"Sen mecburdun Beta, ben ise korkak. "

Aslı son sözünü söylemiş, Beta'ya arkasını dönüp gitmeye başlamıştı. Onların seslerinden ürküp kaçan bir kaç sincap ağaçlara tırmanırken serçeler de bir anda havalanıp başka ağaçlara konmak için uçtular.

Rüzgâr onlara kızmış gibi hafif meltemlerini şiddetlendirmiş, Şark yeline dönmüştü. Gökyüzünde toplanan bulutlar ağaçlardan dolayı görünmese de Beta fırtınanın çıkacağını hissetmişti.

Eğer fırtına çıkarsa Aslı'nın ormanda kaybolması işten bile değildi. Öte yandan Aslı'nın Gökkurt'u bulabileceğini ise hiç sanmıyordu. Kaldı ki buldu; Karahi'yi de onunla birlikte bulurdu. Beta içten içe oğlunun Karahi'nin elinde olduğunu hissediyordu.
Karahi çok zekiydi. Gökkurt'u kullanarak Hükümranı almaya çalışacaktı.

Bütün düşüncelerini saniyeler içinde toparlayarak Aslı'nın gittiği yöne doğru atıldı. Ayakları yerden kesilmeden birer pençeye dönüşürken kızıl tüyleri Şark yelinde salınmaya başladı.
Bir kaç yüz metre sonra Aslı'yı gördüğünde hızını hiç azaltmadan Aslı'ya yetişti ve koca kafasını Aslı'nın sırtına vurup Onu yere yıktı. Canı acıyan Aslı yerden kalkamadan Beta burnunu yüz üstü kapaklanan Aslı'nın karnının altından sokup bir hamlede başının üstünden geçirerek tıpkı oyuncak bir bebekmiş gibi sırtına attı.

Aslı:
"Bırak beni Beta! " diyerek çığırırken Beta zihninden Balaya'ya seslendi.

"Onu senin yakınındaki iri meşe ağacının dibine bırakacağım. Al Onu kaçmasın. "

Balaya tamam dediği anda ayağa kalkıp meşeye doğru yürüdü. Bu arada Efsun sakinleşmiş Gökmen'in dizinde uyuya kalmıştı. Beta Aslı'yı ağacın dibine hiç de nazik olmayan bir tavırla - Arka ayaklarını havaya kaldırıp başını yere eğmiş, sırtını da yükseltmesiyle Aslı'yı başından aşağı atmıştı. - indirip son sürat geldikleri yöne doğru koşarak uzaklaştı.
Oğlunu bulmadan gelmeyecekti.

Balaya, başını ağaca çarpmanın etkisiyle bayılan Aslı'yı kucaklayarak Gökmen ve Efsun'un yanına döndü. Gökmen ve Balaya, ikisi de kucaklarında tuttukları kızlara ve birbirlerine bakarak bu tuhaf günü gülerek bitirdiler.

Balaya zihninden işittiği çağrıyla kucağında Aslı, yüzünde donup kalan gülüşle kalakaldı. Kardeşlik üyeleri saatler önce mekana toplandıklarını, neden hâlâ gelmediklerini soruyorlardı. Balaya zihninden tek kelimelik cevabı verirken kıvrak bir hareketle Aslı'yı sırtına alıp kurda dönüştü. Gökmen de Onu takriben dönüşerek Efsun'un uyanmamasına dikkat ederek sırtına alıp koştular.

"Geliyoruz. "

Kayıp Ruhlar OrmanıOù les histoires vivent. Découvrez maintenant