Karşılaşma

670 134 189
                                    


Uleyf'in gücü tükendiğinde yağmur dindi ve onları taşıyan su dağıldı. Karahanlı yerleşkesi çok uzakta kalmıştı. Beta hâlâ sırtına yapışmış duran Gökkurt'u sırtından indirdi. Gökkurt bir kabusun içindeymiş gibi hissediyordu. Uleyf'i tanıyordu, Ona yemek getiren, Ona bakan kişiydi. Beta ise Aslı gibi bir kurtadam olmalıydı. Uzun süreden beridir oynadığı sessizlik oyununu bitirme zamanının geldiğini düşünerek,

"Sen kimsin? " dedi Beta'ya bakarak. Sabahın alaca karanlığı sayesinde birbirlerini görebiliyorlardı. Beta dönüm noktasına gelmişti. Ya çocuklarına gerçeği söyleyecek, ya da sonsuza dek ölü gibi yaşamaya devam edecekti. Babasını düşündü; aniden, hiç beklemediği anda göçüp gitmişti bu dünyadan. O da öyle mi olacaktı? Yapayalnız, kimsesiz ölüp gidecek miydi? Ailesinden, sevdiklerinden geçirdiği hasret yüklü bir yaşamın sonunda kimsesizmiş gibi yapayalnız ölecek miydi?

'Hayır! ' diye düşündü. Buna katlanamazdı. Karar vermiş olmanın iç huzuruyla kurt halinden çıkıp insan haline dönüştü. Gökkurt'un gözlerinin içine baktı. Gökkurt tanıdık gelen adamı baştan ayağa incelerken zihnine hücum eden anılar bu adam senin baban diyordu. Gökkurt gözlerinden süzülen damlalarla birlikte, "Baba, bu sen misin? " diyebildi. Beta daha fazla kendini tutamayıp hıçkırarak, "Evet, benim oğlum. " diyerek oğluna sarıldı.

İkisi de ağlıyordu, onlara bakan Uleyf'in de ruhu titremişti. Eğer yaşıyor olsa o da onlar gibi ağlardı.

"Ölmüştün sen! Baban öldü dediler bana. "

"Hayır oğlum, ölmedim. Sadece ölmüş olmama karar verilmişti. "
"Kim verdi bu kararı baba? Bizi sensizliğe kim mahkûm etti? "

Beta bir an, babam demek istedi ama demedi. Babası ölmüştü. Artık ne önemi vardı ki.

"Boş ver, geçti gitti artık. Bundan sonra sizi bırakmayacağım. "

İkili gözyaşlarını silerek birbirlerinin kollarından ayrıldığında Uleyf:
"Gitmemiz gerek, Karahi hemen peşimizi bırakmaz. "

dediğinde Beta ve Gökkurt ayağa kalktılar. Gökkurt'un merak ettiği çok şey vardı. Yürümeye başladıklarında birincisinden başladı.

"Sen ve Aslı kurtsunuz, peki ben neyim? "

"Ne demek ben neyim oğlum? Eğer dönüşebiliyorsan sen de kurtsun, yok dönüşemiyorsan da insansın. "

"Baba, onların beni yakaladıkları gün değişik bir şeye dönüştüm. Ne kurt, ne de insandım. Ellerim ve ayaklarım kurt pençesi şeklindeydi. Güçlüydüm ve karanlıkta görebiliyordum ama aynı zamanda insandım da. "

Beta yürümeyi bırakıp dikkatle Gökkurt'a baktı. Anladım dercesine başını salladı.

"Sen bir melezsin, bu yüzden yarı dönüşüm geçiriyorsun. Ne tam kurtsun, ne de tam insan. Annenin insan genleriyle benim kurt genlerim buna yol açmış olmalı. "

Gökkurt bir taraftan seviniyordu çünkü Aslı ile ortak bir yönleri vardı. Üzülüyordu, çünkü kendini yarım hissetmişti. Beta onun hislerini anlıyordu.

"Üzülme oğlum, annen benim kurt olduğumu öğrenince neler olacak sen onu düşün. En azından senin eşin bir kurt. "

Gökkurt annesinin babasını kurt halinde gördüğü anı hayâl ederken kahkahalara boğuldu.
"Baba aman diyim anneme söyleme! " derken hâlâ gülüyordu.

"Demeyip ne yapacağım peki? Sormayacak mı bana nerdeydin diye? "

"Benim tanıdığım annem seni ahiret sorgusuna çeker. "

"Ha şunu bileydin. "

Konuşa konuşa zamanın nasıl geçtiğini anlamadan yürüdüler. Kardeşliğin toplandığı mağaraya gelmelerine az bir süre kala Beta Balaya'ya seslendi.

Kayıp Ruhlar OrmanıWhere stories live. Discover now