Tuhaf bir karşılaşma

771 138 179
                                    

Korku iliklerine kadar işlemeye, Gökkurt'u yapayalnız bu lanet ormanda bırakmanın vicdan azabını çekmeye başladı. Nasıl bu kadar düşüncesiz olabilmişti? Karahanlı ruhları ortalıkta Azrail'in kılıcı gibi dolaşır, orman kendine yeni ruhlar ararken Aslı kendi halinden utanıp Gökkurt'u öylece bırakmıştı. Ne yapmıştı bunca zamandır? Kasabayı terketmiş miydi ya da hâlâ yaşıyor muydu?
Yüzü sararıp geçerken Balaya Ondaki tuhaflığı hissedip:
"Ne oldu? "
Derken Beta kendi derdinde eski yaşanmışlıkların şeceresini tutuyordu.

Aslı utanan gözlerle Balaya'ya baktı. Ne söyleyeceğini düşünüyor, Beta'nın tepkisinden korkuyordu. Beta henüz Aslı'nın gelini olduğunu bilmiyordu. Gerçeği anlatmaz geçiştirirse Gökkurt için çok geç olabilirdi tabi şimdiye dek olmadıysa.

"Eşimi kasaba girişinde öylece bıraktım. Benim Onu bulmam gerek."

Balaya dehşete düşmüş gibi iri iri açılan gözlerle Aslı'ya baktı. Ardından sinir damarları kabarıp oturduğu yerde dizlerinin üstünde doğrulup dikeldi.

"Bunu şimdi mi hatırladın? Ortalıkta Karahi ve havarisi dolaşırken, orman iyice çıldırmışken Onu orada bıraktın öyle mi? "

Balaya'nın her sözü balyoz gibi yüreğine indiğinde Bir de Beta eşinin oğlu olduğunu öğrenirse ne yapacağını kestiremiyordu.

"Bak; o an düşünemedim tamam mı, üstelik hiçbir şeyi tam anlamıyla bilmiyordum. Biz kasabayı terk ediyorduk ama arabamız çıldırmış gibiydi. Sonra karşımıza O çıktı. Bana seslendi ve Gökkurt arabadan çıktı. Onun dediklerini Gökkurt'un anladığını sanmıyorum. Gökkurt zaten öfkeliydi ve Karahi'ye sinirli bir şekilde bir şeyler söyledi. Karahi elini bile sürmeden bakışlarıyla Gökkurt'u boğarken ben arabadan indim ve Onu kurtarmak için ilerledim. Karahi bana yine bir şey söyledi ve ben Onun etkisine girdim. Sonra Gökkurt'a ilişti gözlerim. Morarmaya yüz tutan yüzü nefes alamadığını gösteriyordu. İşte o an içimde adeta bir volkan patladı. Karahi'nin üzerine atladım. O kaçtı tabi ama benim ayaklarım yere bastığında insan değil kurt ayaklarına sahiptim. Gökkurt kendine gelirken beni gördü ve korktu. Kaçtım, o halde Onun yanında kalamazdım. "

Aslı olayı dolu gözlerle ve titreyen sesiyle anlatırken Beta dumura uğramış gibi Ona bakıyordu. Aslı'yla bakışları kesiştiğinde,

"Gökkurt; benim oğlum olan Gökkurt mu? "

Dili damağına yapışmış, yüreğini yakan kor ateş dimağını da yakmıştı. Ne diyebilirdi ki? Başını sallamakla yetindi. Suskunluk üçlünün arasına sis gibi çökerken sessizliği bozan gittikçe kendilerine yaklaşan ayak sesleri oldu. Üçü de nefesini tutup gelenlerin kim olduğunu anlamak için kurt kulaklarını açtı. Balaya fısıltıyla:

"İki kişiler. " dedi. Beta:
"Biri kız diğeri erkek. " derken Aslı:
"Gölge; erkek olan kıza Gölge diye hitap etti. " dedi.

Aslında üçü de aynı şeyleri duyuyordu ama birbirlerine söyleyerek teyit ediyorlardı. Balaya eliyle işaret ederek: "Yaklaşıyorlar! " dedi. Beta ne yapacağını anlamış ve başını hafifçe aşağı yukarı sallamıştı. Beta Aslı'ya fısıltıyla: "Saklan! " dediğinde Aslı hemen yakınındaki bir ağacın arkasına saklandı. Beta geçecekleri noktayı yaklaşan ayak seslerine istinaden tahmin edip yolun üstündeki bir ağacı kendine siper aldı. Balaya ise oturduğu yerden dahi kalkmamış, yem görevine talip olmuştu.

Sesler, nefesler ve her adımda çıtırdayan ayak sesleri Beta'nın ağacının yanından geçerken Beta panter gibi avının üstüne atladı...

****

Gökmen ve Efsun Hayri dedenin evinin yanında epey oyalandılar. Efsun ne yapacağını, abisini ve yengesini nasıl bulacağını bilmiyordu. Gökmen'e olayları anlattığında sırtındaki yük hafiflemiş gibi rahatladı.
Ama anlatmak çare olmamıştı tabi ki. Gökmen kendi amacından sapmamak istiyor, öte yandan Efsun'u da yalnız bırakmaya gönlü razı gelmiyordu. Biliyordu ki Efsun tek kalırsa mutlaka Karahanlılara yem olur, ruhu ormanı boylardı. En iyisi Onu da toplantıya götürmekti.

Kayıp Ruhlar OrmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin