Açığa Çıkan Sırlar

755 138 244
                                    


Aslı Beta'nın arkasından baka kalmıştı. Neden bu kadar üzüldüğünü sormak ister gibi Balaya'ya baktı. Balaya olay akışını bozmadan kaldığı yerden geçmiş günlerin anılarını anlatmaya devam etti. Sanki o günleri anlatmak yaralarını iyileştirecek, Hükümran derdine çare bulacaktı.

"Hep birlikte yaşamaya başladığımızda sorunlar çözülür sanmıştık ama öyle olmadı. Eski Alfalar sürekli 'Ben' diyerek tartışma çıkarıyor, kibirleri Kardeşlik ilkelerinin önüne geçiyordu. Yavaş yavaş iç bölünmeler başlamıştı.

Bu şekilde de yıllar ve yıllar geçti. Topraklar biraz daha çoraklaştı, sular biraz daha kurudu. Kadınlar her geçen gün daha çok kısırlaştı. Neredeyse kurt nesli tükenme noktasına gelmişti. Yıllardan beri tek bir çocuk doğmamıştı.

Eski Alfalar göç teklifinde bulunduğunda çaresiz kabul ettim. Her kurt kendi bacağından asılmak istedi. Klanlar yeniden bölündü, göç yolları tutuldu. Sona Gökkurt kabilesi ve Bozkurtlar kalmıştı. Buraya bir bekçi bırakmak istedim çünkü bir gün Hükümran bu topraklara gelecekti. Bundan emindim, nasıl bilmiyorum ama buraya geleceğini biliyordum.

Ben kalmak istedim ama kabul edilmedi. Çok yaşlı ve safkan son Alfa olduğum için. Gökbakan gönüllü oldu. Bir tek oğlu vardı ve eşini kaybetmişti. Kabul ettik ve Onu arkamızda bırakıp çekip gittik. Defteri giderken Ona bıraktım. Emaneti vakti zamanı gelince Hükümrana teslim edecek, eğer O ölmeden gelmemişse halefine emanet edecekti.

Ben gittikten sonra teker teker Ulu Kurda gitti yoldaşlarım. Yalnız kaldım. Bir başıma yaşamaya, acılarımı çekmeye devam ettim. Gökbakan benim yalnız kaldığımı öğrenince beni korumak -sırrı korumak- amacıyla oğlunu yanıma gönderdi ve son yirmi yıldır Onunla birlikte yaşıyorum. Anlamışsındır, O
Beta. "

"Yani Beta Hayri dedenin oğlu öyle mi? "

"Evet, öyle. İnsanların tuhaf karşılamaması için Hayri ismini aldı. Gerçek ismi Gökbakan. O da bir melezdi. Annesi Gökkurt Kabilesinden birisi olduğu için gözleri maviydi ama babası Bozkurt soyundandı. "

Aslı hâlâ Beta'nın Hayri dedenin oğlu olduğunu içine sindirmeye çalışırken aklına bir türlü gelmeyen gerçeği farketmiyor, dilinden dökülen sözcükler beynini harekete geçirmiyordu. Balaya'nın önünde duran siyah kaplı defter sanki Ona fısıldıyordu. Neler yazıyordu onda kim bilir? Merak kurt olmuş içini kemirirken Balaya defteri yerden alıp nazikçe Aslı'ya uzattı.

"Aç ve oku! Bitsin artık binlerce yıllık merakım. Ne oldu oğluma bileyim. "

Aslı ağarmaya başlayan günün puslu havasında parlayan beyaz elleriyle incitmekten ya da incinmekten korkar gibi siyah defteri aldı. İşte o an yer ve zaman anlamını kaybetti. Defteri açmasına bile gerek kalmadan geçmiş zihnine görüntü olarak yansıdı.

Gecenin koynunda bir adam sarsılarak uyanıyor, alnından damlayan ter tanecikleri tüm vücuduna yerleşmiş. Derin iç çekişlerine acı içindeki kalbinin inlemeleri karışıyor. Masmavi gözleri açılıp gecenin karasında parlarken el yordamıyla bulduğu kapıyı açıp kendini serin havaya atıyor.

İçindeki kopan fırtına yüzüne yansımış, boğazından ağlamaya benzer sesler çıkıp doğaya karışıyor. Hiç sesin olmadığı gece kâbus olurken Ona, hızlı adımlarla karanlığa karışıyor. Yürüyor; uzun süren yürüyüşü ormanın içinde saklanan bir koruluğun dibinde son buluyor. Yıllardır her gece rüyasına giren ormana selam verir gibi eğiliyor. Beli iki büklüm, dili sükût içinde vücudu teslim olmuş köle gibi boynu eğik hüküm bekliyor.

Bir ses yükseliyor; rüzgâr kulaklarına fısıldıyor.
"Özgür bırak onu! "
"Hayır! "
Diyor kinle kararan yüreği aklına hükmederken.

Kayıp Ruhlar OrmanıOnde histórias criam vida. Descubra agora