Yanılsama

697 120 294
                                    

"Eyvah! Yemek yandı. " diyerek yataktan kalkarken ayakları çarşafa dolandı. Yataktan düşecek gibi olunca hafif yollu bir çığlık koyverdi. Düşmekten son anda kurtulduğunda yanında uyuyan Gökkurt'un homurtuları eşliğinde mutfağa koştu.
Mutfakta göz gözü görmüyordu. Yanan yemeğin dumanı her yanı kaplamıştı. "Lânet olsun! "
Diyerek ocağı kapattı ve balkon kapısını açtı. Yanmaktan kararmış tencereyi tutacakla kulplarından tutup hızla balkona götürdü ve fırlatır gibi yere bıraktı. Balkon kapısını açık bırakıp pencereyi de açtı. Dışardan gelen hava akımı içerdeki dumanı dalgalandırıyor ve kendine çekiyordu. Dumanlar yavaş yavaş mutfağı terk etmeye başladığında yatak odasından alarm sesi duyuldu. Aslı duvarda asılı mutfak saatine baktığında akrep  yediyi gösteriyordu.

Alarm çaldığına göre sabahın yedisi olmalıydı. "Gökkurt işe gidecek, kahvaltı hazırlamalıyım. " diye düşündü, dolaptan çaydanlığı aldı ve tekrar saate baktı. Yediyi üç geçmişti. Çaydanlık elinde olduğu halde balkona çıktı. Gözleri, yanmış tenceresinde idi.
Zihninde bazı boşluklar vardı ve yemeği ne zaman pişmesi için ocağa bıraktığını hatırlamıyordu. Sabahın köründe, henüz kahvaltı bile yapmamışken yemeğin ocakta işi neydi?

Tencereden hâla tütmekte olan duman genzine kaçtığında öksürükle birlikte yer sarsılmaya başladı. Deprem oluyor düşüncesiyle korkuya kapılırken Gökkurt'u uyandırmak için yatak odasına yöneldi. Bina beşik gibi sallanıyor, ayakta durmakta zorlanıyordu. Yürümek ise imkansız gibiydi. Her attığı adımda kendini duvara çarpmış buluyordu.

Güç bela odanın kapısına geldiğinde elinde bir tuhaflık hissetti. Gözleri eline kaydı ve hâlâ çaydanlığı tutmakta olduğunu gördü. Panik halinde çaydanlığı bırakmak aklına gelmemişti. Elindeki çaydanlık da depremle birlikte sarsılıyordu.

Elinin sıkı tutuşu çaydanlığı durdurmaya yetmezken Aslı'nın gözleri kocaman açıldı. Çaydanlık elinde dağılıyordu. Önce tabanı moleküllerine ayrıldı, ardından gövdesi toz olup yere yağdı. Elinde sadece çaydanlığın kulpu kaldığında ev de dökülmeye başladı. Duvarlar, eşyalar, Gökkurt, herşey dağılıyor, kırılıyor ve yere gömülüyordu. En son ayağının altındaki zemin de parçalanıp kendiyle birlikte boşluğa düşerken gözlerini sımsıkı kapattı. Düşüyordu...

Uyandı.
Dehşet içinde sağına soluna baktı ve hepsinin bir kabus olduğunu gördü. "Ohh! " dedi derin bir iç çekerek. Çektiği nefesle mis gibi kebap kokusu burnuna doldu. Yattığı yerden dirseğiyle destek alarak doğruldu ve mangalda et pişiren Gökkurt'u gördü.Cızırdayarak pişen etin sesine su sesi de eşlik ediyordu. Oturup su sesinin nereden geldiğini anlamak için çevresine baktı ve onu gördü. Arka tarafında gürül gürül akan şelale göz dolduruyordu.

Şelaleyi izlerken buraya ne zaman geldiklerini ve neresi olduğunu düşündü. Hatırlamıyordu. Gökkurt 'a sormak için yüzünü ona döndüğünde Gökkurt'un yerinde olmadığını gördü. Telaşla oturduğu yerden kalktı. Gökkurt'u çağırmak için ağzını açtı lakin sesi çıkmıyordu. Derken mangaldan dumanlar yükselmeye başladı. Ardından mis gibi et kokusu yerini yanık et kokusuna bıraktı.
Oldum olası yanık et kokusundan nefret ederdi. Midesinden boğazına doğru acı sıvı yükselirken mangaldan yükselen dumanın içinde kayboldu...

Uyandı.
Kızların hep bir ağızdan gelen konuşma sesleri odayı doldurmuştu. Odanın ışığı yanık olduğuna göre henüz sabah olmamıştı. "Neden bu saatte ayaktalar ki? " diye kendi kendine sorarken iki ranzanın arasına, duvarda asılı saate baktı.
Üçü beş geçiyordu. Başını kaldırıp yatın artık diyecekti ki sesler kesildi, ışık söndü. Şimdi zifiri karanlığın içindeydi.
"Allah Allah! Ne çabuk uyudular. " Diye düşünerek yerinden kalktı. Tuvalete gitmesi gerekti. Ranzalardan tuta tuta yürümeye başladı. Yıllardır kaldığı bu yurdun her karesini ezberlemiş, gözü kapalı gideceği yere varır olmuştu. Kapıya geldiğinde el yordamıyla kapının kulpunu bulup aşağı büktü ve artık koridordaydı. Koridorun ışığı sensörlü olduğu için anında ışığa gömüldü. Tuvalete gidip ihtiyacını gördü ve sessiz koridorda terlik sesini bırakarak odasına döndü. Odaya adım attığında ışık söndü ve karanlık üstüne çullandı. O an aklından, "Ben buradaysam Gökkurt nerede? " diye geçirirken karanlığın içindeki bir boşluğa yuvarlandı.

Kayıp Ruhlar OrmanıWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu