FİNAL

1.4K 143 497
                                    

"Ne kastra rih! "

(Açıl ruh geçidi! )

Elinin altında akan sıcak lav buza kesip donarken, İblis çığlık çığlığa haykırıyordu. Ağaç sarsılıp çatır çatır yere dökülürken ağacın üstündeki kasırga genişledi. Rüzgâr şiddetini anbean artırırken ağacın döküldüğü yerden yemyeşil bir fidan çıktı. Aslı ruhunun kasırgayla yok olup gideceğini sanıyor, ruh geçidini açmanın etkisini neden böyle gösterdiğini anlamıyordu. Her şeyin bitmesi gerekirken neden kasırga şiddetlenmişti ki?

Bunun cevabını çok geçmeden aldı. Büyüyüp yayılan kasırga yeniden küçülmeye başlamıştı ve içinde firkatler cıyaklıyordu. Kasırga ne kadar firkat varsa hepsini alıp getirmişti. Aslı bu anı dehşet ve hayranlık karışımı duygularla izlerken kasırga küçüldü, küçüldü ve kayboldu.

Kasırga yok olunca ortalığa muazzam bir sessizlik çöktü. Ağacın yerinde yeşeren fidan sessizce büyümeye devam ederken bir uğultu ormanı kapladı.

Aslı uğultunun geldiği yöne bakışlarını çevirdiğinde burukça gülümsedi. Gözlerinde minnet duygusu, ruhunda sevgi kelebekleri uçuştu. Havada süzülüp gelen Hayri Dedenin ruhu gelip yanı başına indi.

"Hoşçakal hükümran, torunuma iyi bak. "

Aslı, eğer akıtabilseydi gözyaşlarını akıtır, artık ona bakamam, ben öldüm, " derdi. Lâkin sadece sustu.

Sonra Uleyf'i gördü. O da yanına gelip, "Başardın! Benim lanetimi bozdun. Teşekkür ederim Hükümran. Artık tek Hükümran sensin. Hoşçakal, "
dedi ve Hayri Dede gibi büyümeye devam eden yeşil ağacın içine girip kayboldu.

Akın akın ruhlar gelmeye devam etti. Hepsi geçide girmeden önce Aslı'ya selam veriyor, teşekkür ediyordu. Onlarca, binlerce, hatta milyonlarca ruh geçide girip kayboldu. Aslı da geçide girmek için hareket ettiğinde koluna dokunan bir ruhu hissetti.

Başını çevirip ruha baktığında, "Hayır, bu olamaz! " dedi. Balaya gülümseyerek ona bakıyordu.

"Bazı şeyler yaşanmaya mecburdur. Doğanın, yaradılışın kanunudur. Ölüm de bunların başında gelir. Kendini suçlama torunum. Benim vaktim çoktan geçmişti. Hoşçakal," diyen Balaya geçide girip kayboldu.

Aslı, "Dede bekle! " deyip arkasından gideceği sırada arkadan bir ses duydu.

"Beni uğurlamadan nereye gidiyorsun Hükümran? "

Aslı sese döndü, dönmese de ses renginden kim olduğunu anlamıştı. Bu Beta'ydı.

"Aslı'm, gelinim. Gökkurt ve Efsun sana emanet, söyle onlara Zümra'ya benden bahsetmesinler. O zaten beni çoktandır ölü biliyor. Bırakın öyle kalsın. Hoşçakal! "

Aslı önünden geçip giden Beta'ya bunu yapamayacağını, çünkü öldüğünü söylemek istedi. Söyleyemedi.

Geçit tüm ruhları ebedi evlerine göndermişti. Geriye sadece Aslı kalmıştı. Aslı ağaca baktı. Ne güzel salınıyordu. Ne güzel büyüyordu. Yeşili ne kadar canlıydı.

Daha fazla beklemenin anlamsızlığını idrak ederek ağaca yöneldi. Yapraklarıyla aynı yeşil renkte olan gövdeye dokundu. Eli gövdeden geçip öteki tarafa geçti. Sağ ayağını da gövdeye atıp bedenini geçide geçirecekken geriden gelen birisi onu kolundan tutup çekti. Aslı hışımla arkasına dönüp baktığında Karahi'yle göz göze geldi.

"Sen geçemezsin Hükümran! Senin vaktin henüz gelmedi.
Lihen kalbi festrum me. "

Aslı'nın ruhu perde perde aralanır, dalga dalga bir yöne çekilirken Karahi geçitten adımını attı. Artık ruhu özgürdü.
Karahi'nin ardından yüzlerce karahanlı ruhu da geçide girerken Aslı uzaklaşmaya başlamıştı. Gözünü ağaçtan ayırmadan geriye doğru çekilirken son kara ruhun da geçitten geçtiğini gördü.

Kayıp Ruhlar OrmanıWhere stories live. Discover now