Savaşın ayak sesleri

684 132 239
                                    

Aslı bir taşın üstüne oturmuş, elini dizlerinin arasına sıkıştırmıştı. Açık bıraktığı sarı saçları yüzünü kapatmış, vazgeçmiş bir şekilde kara kara düşünüyordu. Günlerden beri süren uğraşlar işe yaramamış, dönüşmeyi başaramamıştı.
"Olmuyor! " diye bağırdı bir anda ellerini oldukları yerden çekip iki yana açarken aynı zamanda eğik başını geriye doğru atarak. Öfkesi kendineydi. Neden yapamıyordu? " Neden? " Onca düşünmesine rağmen cevabını bulamadığı soruyu dile getirdi. Balaya da uzak bir köşeye çekilmiş, bağdaş kurup oturmuştu. Sırtını dayadığı ağaç, hafif esen rüzgârla hışırdıyordu. Gözlerini kapatıp hışırtının ve rüzgârın derinliğinin sakinleştirici etkisini özümsemeye çalışırken Aslı'nın kendine olan isyanı bunu zorlaştırıyordu. Kapalı gözlerini açıp şöyle bir baktı Aslı'ya ve yeniden gözlerini kapatıp başını ağaca yasladı.

"Yeter artık düşünme. Düşünce gücüyle dönüşemezsin değil mi?"

"Ya nasıl dönüşürüm yaşlı kurt? Günlerden beri hepinize kan kusturdum. Olmuyor, olmuyor, olmuyor. Ne yapayım Balaya sen söyle. "

Balaya başını ağaçtan çekip gözlerini açtı. Kurduğu bağdaşı açarak ayağa kalktı. Yaklaşık yirmi gündür süren eğitimler Balaya'nın tombul bedenine iyi gelmemiş, koca göbeği bir miktar küçülmüştü. Ellerini arkasında birleştirerek ileri geri yürümeye başladı. Attığı adımları izleyen gözleri bir şeyler düşündüğünün göstergesiydi. O şekilde yürürken aniden durdu ve, " Buldum! " dedi. Bunu öyle bir heyecanla söylemişti ki Aslı heyecanla ayağa kalkıp Balaya'nın önüne dikildi.

"Ne buldun Balaya? "

"Dur hele dur! Sen ilk dönüştüğünde korkmuştun değil mi? "

"Evet, evet ama neye yarayacak bu? Karahi'nin karşıma çıkmasını mı bekleyeceğim? "

"Tabi ki hayır! Sadece sana aynı hisleri yaşatacak bir şey lâzım. "

"Hadi ama Balaya, beni o hâle başka ne getirebilir ki? "

Aslı'nın heyecanı alevlendiği gibi aynı hızda söndü. "Kesinlikle umutsuz vakayım. " diyerek kalktığı taşa geri oturdu.
Arkasını dağa yaslayan mağaranın önü genişçe bir düzlükten oluşuyordu. Sık ağaçların arasında gizli kalan açıklığı ancak kuş bakışı görmek mümkündü. Buraya geleli yirmi üç gün olmuştu ve epey keşmekeşli geçmişti.
Kardeşlik üyeleriyle Aslı'nın tanışması pek de hoş geçmiş sayılmazdı. Yaşlı kurtlar Onun hükümran olduğuna inanmamakla başlamış, dönüşmesini istemekle bitirmişlerdi. Aslı dönüşemeyince de işler çığrından çıkmıştı.

"O bir insan. " demişti Kızılkurtların lideri. Balaya Alfalığını kullanarak yumruğunu masaya vurmuş, Aslı'nın kurt olduğuna inandırmıştı ama kardeşlik eğer bir savaş olacaksa, öncesinde Aslı'yı kurt olarak görmeyi istemişlerdi. Balaya Onların haklı olduğunu biliyordu. Gücünü görmedikleri birinin arkasından körü körüne savaşa gitmek çılgınlıktı ki Karahi'nin son işlediği cinayetler savaşın kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Karahi kasaba sınırlarını aşmış, cinayetlerine çevre kentlerde devam etmeye başlamıştı...

Fısıltı Kasabası'nın en yakın komşusu Kayırbayırı Kasabası'nda sıradan bir geceydi. Hava kararınca insanlar küçük kasabanın küçük evlerinde huzurlu akşamlarını geçirmek için dağılmışlar, sokaklar kedilere ve köpeklere kalmıştı. Hava bunaltıcı denecek kadar sıcaktı. Nem oranı hayli yüksekmiş, karakolda nöbetçi olan beş polisi yapış yapış bir tere mahkum etmişti.

"Abi klima çalışmıyor mu? Bu ne sıcak. "

Utku isyan bayrağını çeken ilk kişi olurken Mete'de Ona katılmıştı.

Kayıp Ruhlar OrmanıWhere stories live. Discover now