1. BÖLÜM

33.4K 1.5K 551
                                    

   "İlk görüşte aşka inanır mısın, yoksa çıkıp tekrar mı gireyim?"

   Neslihan okuduğu kitaptan başını kaldırmaya tenezzül etmedi. Konuşan kişinin sesi yakınlarından gelse de kendisine hitap edildiğini düşünmesi saçma olurdu. Erkek bir birey ona gelerek aşklı meşkli konuşacak kadar şuurunu yanına almadan evden çıkmış olamazdı. İstifini bozmadan okumaya devam etti. Yarınki sınava hazır olması gerekiyordu. Evde çalışacak uygun ortamı bulamayacağı su götürmez bir gerçekti.

   "Peki, öyle olsun. Çıkıp tekrar giriyorum."

   Kulağına fısıltı halinde gelen seste bir anormallik yoktu. Kütüphane ortamında sesli konuşmaması orada bulunan diğerlerini rahatsız etmemek anlamında da doğru bir tutumdu. Anormal olan bu fısıltının kendi kulağının içine içine hitap etmesiydi. Yavaşça çevirdi başını sol tarafına doğru. Şimdi de gözüyle gördüğünde bir anormallik sezdi. Gözlüklerini indirdi biraz. Yoktu. Görüntü değişmedi.

   "Bana mı dediniz?" diye fısıldadı o da eğilerek.

   Başını olumlu anlamda ağır ağır sallayan kişi, normal şartlarda onu görmemesi gereken, gözünün içine Neslihan kendisini de soksa farkına varmayacak hatta varmak istemeyecek biri olmalıydı. Yakışıklı erkeklerin Neslihan'la işi olmazdı. Onların işi olsa Neslihan'ın onlarla işi olmazdı ve bu adam yakışıklılık terimini Neslihan'ın bildiği anlam sınırlarının çok dışına çıkmaya zorluyordu.

   Kaldı ki; ilk görüşte aşk. Bu çocuk, Neslihan'a... Peh!

   O da kafasını sağa sola defalarca sallayarak git işine der gibi; ama demeden, kesinlikle ima ederek, gözlüklerini yerine, burun kemiğinin üstüne yerleştirip okuduğu son bölümün başına geri döndü. Yarınki sınav önemliydi. Gereksiz yere üç dakikası geçmişti zaten. O üç dakikada en az iki sayfa bilgi depolayabilirdi kafasında. Eve gitmeden burada geçireceği her saniyeyi verimli kullanmalıydı. O da kaldığı yerden buna devam etti.

   Sorduğu soruya baş hareketiyle olsa dahi evet cevabını alan kızın hiçbir şey olmamış gibi önüne dönmesi beklediği tepki değildi elbette Okan için.

   Dibinin düşmesi, ağzının suyunun akması, gözlerini fal taşı gibi açarak kendisinin gözlerine dikmesi, evet diye bu sessizliği çarşaf gibi yırtması...

   İşte bunlar beklediği tepkilere yakın olabilirdi. Tam karşılamazdı elbette; ama yaklaşabilirdi. Kız onu dikkate değer bulmadan önüne dönünce, aklından geçirdiği diğer hamleler, replikler omuzlarında bir yük haline geldi haliyle. Ne olmuştu şimdi? Ona inanmamış mıydı? Alay ettiğini mi düşünmüştü?

   B planı yapmadan hazırlıksız gelmemişti elbette. Gelene kadar zaten akla karayı seçmişti. Neslihan'ın onu kabul etmeyeceğini arkadaşları söylemişti aslında. Yine de bu kabul etmemenin bir adabı olmalıydı.

   Kabul etmemek başkaydı, dikkate bile almamak bambaşkaydı. Çıkma teklifi etmeye geldiği kadın onu dikkate bile almamıştı. Okan'ı sırf dış görünüşü nedeniyle bile, dikkate almayacak insan sayısı bir elin bir parmağını bile geçmezdi. O parmak da teşebbüs eden kişinin serçe parmağından yana kaymazdı.

   Kendinin farkında olan insanların öz güveni dışında aklıyla da yeterince dikkat çekiciydi Okan. Doktora programına özel teklifle davet edilmesi, bölüm başkanının dekana, dekanın rektöre rica minnet Okan için yazı yazdırması, Okan'ın aklına olan güvenin eseriydi.

   Eve gönderilen bu yazıyı ailesinin gurur, takdir, beğeni ve son aşama yalvarma nidalarının ardından zor bela kabul eden Okan da bu sıralar Neslihan'la aynı üniversitede doktorasının birinci yılındaydı.

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now