46. BÖLÜM

9.4K 996 226
                                    

🌟🌟🌟

*Güzel şarkı bence.

Çıkıp gidebilirdi. Okan ayakta durmuş yüzünü ona çevirmişken yüzünde kaypak bir ifade yakalamayı bekledi bir süre. Dudağının bir tarafı havaya kalkabilirdi, mesela. Yaraladığı avını köşeye kıstırmış, çıkmaz sokakta kaçacak delik bırakmamış halde hissettirebilirdi ona.

Av gibi hissettirmedi bakışları. Her nereye saklanmışlarsa o duygular, iyi iş çıkarmışlardı. Okan'ın, ondan yerine geçip oturmasını istemenin dışında bir beklentisini göremedi.

Çekip gidebilirdi. Dersi almaktan vazgeçerdi, olur biterdi. Derse girmeden daha, üstten ders alacak kadar başarılı bir öğrencinin bu davranışı dikkat çekecek olmasaydı eğer. Oturmaması daha fazla göze batacaktı. Sınıfa göz gezdirdi lensli gözleriyle. Normalde en ön sıraların boş olması gerekirken Okan etkisiyle önlerin tamamı kapılmıştı. Buna memnun oldu. En arkada boş gördüğü, hiç tanımadığı bir oğlanın yanındaki sıraya ilerledi. Ekle-bırak haftasında silerdi bu dersi kimseye çaktırmadan. Fark edilmemeyi iyi bilirdi.

Bu sınıftakilerden herhangi biriyle sima olarak aşinalık dışında tanışıklığı yoktu. Üstten ders aldığı yıl dersin hocasının Okan olması için ne günah işledim diye soramıyordu bile. Dağ olmuştu üst üste aptallıkları. Kendi sınıfındakiler ikisinin yaklaşık beş ay çıktığını, onun öncesindeki bir ayda Okan'ın Neslihan'ın kapısını aşındırdığını biliyorlardı. Derste kayırma, hak etmediği notu alma gibi durumların olmayacağı garantiydi en azından. Başarılı bir öğrenciydi Neslihan. Gerçi bıraktığında başarılı olmasına gerek kalmayacaktı.

Okan tahtaya dönüp hemen derse başlayarak kan gruplarından bahsettiğinde gayet profesyonel görünmese, o saniye sınıfı terk etmesi gerektiğinin işaretini almış olurdu aslında. Neslihan'ın o tarafa baktığı anlarda gördüğü kadarıyla gözleri herkeste eşit dolaşıyordu. Onda takılı kalmıyor, parmak kaldıran kimse önce adını söylemesini sonra sorusunu sormasını istiyordu.

Elli dakika zaten bildiği konu olmasının yanında anlatıcının da etkisiyle geçmek bilmedi. Haftada iki saat göremezdi bu adamı. Koridorda karşılaşmaları olacaktı illa ki. Bu yeterince fazlaydı. Derste hocadan çok kendi iç sesine kulak verdi.

Bir yandan, neden dersi bırakması gerektiğine kendini iknaya uğraşan o iç ses, bir yandan da dersi Okan ya da Ahmet ya da Mehmet'in vermesinin neden etkili olacağını tartışıyordu. Üstten alma imkanı bulduğu dersi neden bırakacaktı ki? Devamsızlık alırdı kesin Okan. Almasa da Neslihan devam ederdi bu derse normal şartlarda. Lisede en sevdiği biyoloji konusuydu genetik. Şartlar anormaldi. Nereden bulmuşlardı bu adamı hoca diye başlarına getirmişlerdi?

Derste kalem oynatamadan, anlatılanlara bir türlü dikkatini veremeden ayaklananlara takıldı gözleri. Ders bitmiş olmalıydı. Tüm kızlar Okan'ın etrafını sarmışken çantasını alıp anında kapıya yöneldi. Başını eğdiği gibi seksen kişilik sınıfta okuyan tüm erkekler ve tek Neslihan kapıya ulaşmışken seslendi ona Okan.

"Neslihan bekler misin? Sorularınızı ikinci derste sorarsınız hanımlar. İzninizle."

Neslihan dinlemeden ilerlemeye devam etmişti. Duymazlıktan gelmesi için yeterince sebebi vardı. Okan'la konuşacak bir şeyi yoktu. İhsan yetmemişti kabusu olarak, karabasanı da çağırmıştı partiye. Şirazesi kaymış, iyice dengesizleşmişti.

"Neslihan, konuşmamız gereken bir konu var."

Tuttuğu kolunu çekti hemen ondan.

"Benim sizinle konuşacak bir şeyim yok hocam. Hocam olmayacaksınız gerçi."

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now