35. BÖLÜM

9.5K 1K 501
                                    

Kendiliğinden ona adımlayan kadını kollarının arasında sıkıp canını çıkarmaktan korktuğu, daha evlenmeden hasret kalmak işine gelmediği için sarılmaya uğraşmadı bile Kerem. Ezip geçecekti şimdi haberi yoktu. O nasıl sarmaktı öyle belini? Neler geçiyordu aklından acaba ona böyle samimi bir temasla sarılırken. Hep istediği bu değilmiş gibi feci terledi.

"Hadi inelim. Kim bilir sana kuytu köşede ne yaptığımı düşünecekler."

"Bence de inelim. Kerem?"

"Hıı?"

"Çok teşekkür ederim sana. Ömrümde bundan daha güzel ve beni yansıtan başka bir hediye almadım ben."

"Alırsın daha. Ömrün ne ki senin? Körpecik bir şeysin."

"Almasam bile gocunmam. Hayalini kurduğum her şeydi bu kitaplık. Sen gerçekten çok iyi ve anlayışlısın."

"Daha neler neler var bende. Gel hadi."

Neslihan ve Kerem diğerlerine katıldığında herkes merakla ona nasıl olduğunu sordu. Gidiş haline göre daha iyi olduğunu ve yüzünün güldüğünü görünce kimsenin aklına uzatmak gelmedi.

Neslihan gerçekten iyiydi. Kitaplık ona yeni bir nefes vermiş gibi bir an önce düğün olsun ve buraya gelip içini döşeyeyim diye düşünüyordu. Bunu ona sağlayanın Kerem olduğu su götürmez bir gerçekti tabii, yine de mutluluğuna engel olamıyordu.

Ağustos'un ilk haftasonu için düğün tarihi kararlaştırıldığında Neslihan bir yanı hüzünlü bir yanı pür neşe bindi bu kez Kerem'in kullandığı araca. Bütün bir hüznün bedenine hakim olmaması gelişmeydi ona göre.

Evden ayrılırlarken hepsi birden kapıya çıkıp uğurlamış, bohçada aldıkları yetmemiş gibi hepsine yine küçük hediyeler vermişlerdi. Ezim ezim ezilesi geliyordu Neslihan'ın; ama müsaade eden tipler değillerdi.

Neredeyse gece yarısına kadar onu ve ailesini ağırlamışlar, ne bir bıkkınlık ne bir yorgunluk izi göstermişlerdi. Nasıl insanlardı bunlar? Nasıl böyle iyi kalabilmişlerdi?

Kendi yaşamını izole sanarken, tüm benliğini dış etkenlerden korunmak için soyutlamışken kötülük gelerek bulmuştu onu yine de. O kötülüğün içinden doğan güneş miydi Kerem? Açmak için yanlış coğrafyayı seçen sonsuz ısı ve ışık kaynağıydı belki. Neresinden bakarsan bak, o güneş Neslihan'ı ısıtamazdı.

Şimdiden üşüyen bedeniyle kafasını sağ tarafına yaslayan Neslihan boş gözlerle etrafı izlese de Nevzat ve Kerem'in konuşmalarına da kulak kesilmeden edemedi.

"Enişte bohçaları koyarken gördüm de, kamp mı yapıyorsun sen? Çadır, uyku tulumu, her türlü alet edavat var."

"Hadi ya bu arabada mı kalmışlar? Unutmuşum ben uzun zaman oldu. Kalabalık gitmiştik bir ara bununla. Böyle sekiz on kişi."

"Biz iki hafta kadar önce balık tuttuk, kamp da yaptık. Çok severim ben."

"Ciddi misin aslanım? Gidelim beraber. Nihat sever mi? Üçümüz yapalım." 

"Nihat da sever. Bir arabayla gittik, o gün beş kişiydik alamamıştık onu. İyi ki alamamışız gerçi şimdi düşününce."

Neslihan'ın dayak yediği güne denk geliyordu galiba. Kayınbiraderinin düşen yüzünden öyle anlaşılıyordu. Nevzat onlar çıkarken gelmişti eve. Hatırlıyordu. Mazi olan zamanı anıp üzülmeye gerek yoktu.

"O zaman en kısa zamanda üçümüze de uygun olduğunda gidiyoruz."

"Sınavdan önce zor. Sonra da düğün var. Düğünden sonra ayarlar gideriz olur mu?"

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now