17. BÖLÜM

9.2K 957 209
                                    

Herkes kendi kumandanlığındaki kelimeden askerlerle Neslihan'ı korumaya çalışırken Kerem'in ortaya bıraktığı bombanın etkisindeki sessizlik Nihat tarafından bozuldu.

"Ne diyorsun lan sen şerefsiz?"

Nihat Kerem'e hitaben konuşurken, Neslihan, yanında duran, göz ucuyla baktığı yengesinin onu zar zor zapt ettiğini fark etti. En azından Nevzat evde yoktu. Balıktan dönmüş, haberi yoktu hiçbir şeyden ve arkadaşında kalacağını söylemişti bu gece ona. Amcasının onu bu hale getirdiğini görmemiş olması da isabetti tabii. Yoksa bugün ikindi namazına müteakip ya onun ya amcasının cenazesi kılınmış olurdu. Tepkisini kestiremiyordu. Kardeşi, evlilik dışı yaptığı bebeği sebebini bilmediği şekilde kaybeden ablasını mı, yoksa ablasını öldüresiye döven amcasını mı öldürmeyi tercih ederdi, biraz daha beklemek zorundalardı öğrenmek için.

Ablasına tecavüz ettiğini söyleyen bu adamın ise hiç şansı olmazdı. Nevzat'ı Nihat gibi zapt edemezlerdi. Neslihan konuşamıyordu. Olaylar ondan çok uzaklarda seyrediyordu artık. Gidişat hakkında yorum yapacak kelimeleri bulamıyordu. En zayıf halka kendi kumandanlığıydı.

"Kerem ne diyorsun oğlum sen? Geri al dediğini. Yalan de."

Annesi de fırladı ayağa. Neslihan daha oturamamıştı bile. Alt tarafı misafirlere hoş geldiniz diyecek, makus kaderine doğru yolculuğa çıkacaktı sonrasında odasına giderek. Kimse ondan çay kahve servisi beklemiyordu neticede.

Amcası ayaklandı. Kerem'in üstüne yürürken onun gözleri Neslihan'ın en son okulda gördüğü, yalnızca beş gün kadar önce güzel, lekesiz, narin olan teninin renginden kalan tek bir yeri bulunmayan yüzünde, kısa kollu tişörtünden görünen ipincecik kollarındaydı. Yüzü şişmişti. Mordu. Kan oturan gözlerini odaya girdiğinde fark etmişti başını bir an onlara doğru kaldırdığında. Bu halde olmasında en büyük faturayı kendisine çıkarıyordu. Onun da hayatı değişmişti geçen haftadan beri. Aynı kalmamıştı.

Suratının ortasına yediği yumruğu, annesinin ve ablasının çığlıklarını, babasının onu kenara çekmeye çalışmasını, çok geç kaldığı için en dandik yerden bilet almak zorunda kalmış seyirci gibi en arka sıralardan izledi. Kendisine defalarca vurulması önemsizdi. Lafını etmeye değmezdi. Tek istediği tüm bedeni yediği dayaktan sonra şekil değiştirmiş kadının kendisine bakmasıydı.

Bakmadı Neslihan. Bakamadığını bilemedi Kerem. Ne saçmalıyordu adını daha şimdi öğrendiği elin adamı? Onlar gittiklerinde bir de bunu için dayak yiyebilirdi. Daha bu sabah okula giderken yine hastanelik olmuş, bedeni yaşadıklarına isyanla karışık itiraz etmişti. Tüm bunların bir kabus olmasını ne kadar çok isterdi. Kabus olamıyorsa eğer, geride kalmalıydı.

"Yalan değil anne, özür dilerim. Biz çıkıyorduk. Evlenmek istedik. Zaten evlenecektik. Nasıl olsa evleneceğiz diye kendini bana vermesini istedim. Vermedi."

"İnanın yeni öğreniyoruz bunu. Böyle bir çocuk değildir benim oğlum. Affedin lütfen. Neslihan kızım, bana bak. Sen de az çok tanıdıysan böyle olmadığını bilirsin. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Nasıl yaptı, aklım almıyor. Hiçbir zaman zorba olmadı."

Az çok tanımasına gerek yoktu. Hiç tanımadan da böyle bir şey yapıp yapmayacağını değil; ama ilk elden yapmadığını biliyordu. Tecavüz söz konusu değildi. Bu adam ona zevk vermişti, bu zevkten utanmaması için de elinden geleni yapmıştı. Şimdi ediyordu tecavüz. Zorla özel alanına girmeye çalışıyordu. Hayatı, okulu yokken yeterince çekilmez olacaktı zaten bir de Kerem efendiye ihtiyacı yoktu.

"Ne affetmesi? Kızı kirletmiş, bir de evime kadar gelmiş, karşıma çıkıp yaptığı çok matah bir şeymiş gibi anlatıyor şerefsiz pezevenk."

Ben Bir Karar VerdimWo Geschichten leben. Entdecke jetzt