58. BÖLÜM

9.3K 1K 268
                                    

Akşam olmak üzereyken Neslihan yalnız olmasının getirisiyle eczaneyi kapatıp ayrılamıyordu; ama ayakta duracak halde değildi. İlk iş Pelin'e haber verdi. Eve gidebilirse kendini şanslı addedecekti, velek ki yemek ve sinema için gücü olsun.

Pelin çok anlayışlıydı. Gelip çorba yapmayı bile teklif etti. Yemeği vardı zaten. Önemli olan o yemeği yiyecek mideydi, onda olmayan. Neslihan'ın midesi de bulanmaya başladı yemek düşüncesiyle. Başı desen zaten son iki saattir kaşlarının ortasındaki çizgiyi iyice belirginleştirecek şekilde, onları rahat bırakmasına imkan vermeden ağrıyordu. Dayanamadı daha fazla. Telefonu çevirdi. Nasıl bir banka işiydi bu? Tüm bankaları bu adam kapatıyordu sanki?

"Suphi bey, ben kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Siz ne zaman gelirsiniz? Ben eve geçip biraz dinlensem hiç fena olmaz."

"Tamam Neslihan. Ben on dakikaya geliyorum. Eve geçmiştim."

Ne güzel işti! O da evine geçmek istiyordu. Bir an önce hem de. Oturduğu yerden kalkamadı o gelene kadar. Elinde reçete bir hasta daha gelmemesi için dua ederken yirmi dakika sonunda Suphi bey geldi.

"Bembeyaz olmuşsun." elini kadının kırmızı yanaklarına götürdü.

"Ee ateşin de var. Neden daha önce aramadın?"

"Eve geçeceğinizi düşünmedim. Dayanabilirim sandım. Kusura bakmayın. Ben çıkayım hemen."

"Ateş düşürücü vereyim sana; ama tahlil yaptır mutlaka. Kanında enfeksiyon çıkacağına eminim. Kırılıyor millet mikroptan. Hatta seni hastaneye götürmemi ister misin?"

"Teşekkür ederim. Önce eve geçip Kerem'i arayayım."

Beş dakikalık yolu on beş dakikada kat etti. Çantasından anahtarını çıkarmak için hiç bakmadan elini içine soktu. Fazla bir şey yoktu küçük bel çantasında. Telefon, cüzdan, bir ruj ve ıslak mendil.

Eee anahtarlar...

El yordamıyla bulamayınca kapanmak için yalvaran gözlerini dikti çantanın içine. Eliyle yokladıklarından başka bir şey yoktu çantada. Kot ceketinin ceplerine baktı. Yoktu. Yemek o kadar geç pişmişti ki, kapıdan çıkarken çanağın içindeki anahtarını almayı unutmuştu. Kapıda kaldı.

Telefonla Kerem'i aradı hemen. Çalıyor; ama açılmıyordu. Saat daha beşe beş vardı; ama erken başlamışlardı demek ki toplantıya.

Sonuna kadar çaldırıp açılmayınca şirket hattını çevirdi.

"ArdArtCam, ben Funda. Kerem beyin özel asistanı. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Bu kız hep böyle açıyordu telefonları. Bu kadar uzun girizgaha arayan insan diyeceği şeyi unuturdu. Hayır, sanki sadece Kerem'i arıyorlardı o şirkette. Hatta Keriman ve Kamuran daha sık aranıyordu.

Funda'nın kendisine biçtiği ederinden fazla değer mi dese, hepi topu ettiği zaten bu kadar mı dese, hiçbir şey mi demese derken Kerem'i istedi.

"Selam Funda. Kerem'in telefonu cevap vermedi. Beni odasına bağlar mısın lütfen?"

"Kim arıyor acaba, pardon?"

Bal gibi de biliyordu kimin aradığını. Önemsizleştirme çabasına girmişti sadece. Saçmaydı, ama Kerem'le konuşsun istemiyordu.

Neslihan'ın kalbi, vücudunun ateşiyle savaşan antikorları beslemek için deli gibi kan pompalarken bu kadın, savaşına engel olan virüs gibiydi. Onu yormasa ne iyi olurdu. Boş hayallere kapılıyordu. Kerem bu kıza bakmazdı ki. Funda, Neslihan değildi bir kere. Yazık diye düşündü. Keşke yeteneklerini Neslihan'ın içine doğan tarihte kovulmadan önce o şirkete daha yararlı olacak şekilde kullanabilseydi. Son bir gayret lafını esirgemedi. 

Ben Bir Karar VerdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin