3. BÖLÜM

14.3K 1.1K 373
                                    

Eve girmesinin ardından akşam yemeği için hazırlıklara başladıktan yarım saat sonra büyük kardeşi Nevzat geldi. Doğruca ablasının yanına mutfağa geçti. O da okul çıkışı okulun öğretmenleri tarafından daha uygun ücretle açtıkları etüd derslerine katılıyordu. Bu yıl bu evden birisi daha üniversiteye gidebilirdi. Üç kardeşin dileği bu yöndeydi.

Neslihan, salata için malzemeleri yıkarken Nevzat da tabakları çıkarıyordu ona yardım etmek için. Yengesi gündüzden yemekleri yapmış oluyordu. Bu evde kardeşlerinden sonra onlara en yakın kişi oydu. Şimdi üçüncü bebeğine hamileydi. İki ayı kalmıştı. İlk iki kızdan sonra oğlan için amcası bakabileceği kadar değil de yapabileceği kadar çocuk fikrinde olduğundan karısının itirazlarını dinlememişti. Dün gibi aklında olan tartışma yengesi bel ağrısıyla odalarında uzanırken aklına geldi yine gereksizce.

"Oğlan olmadan olmaz oğlum. Bak abin gitti; ama soyumuzun devamı burada. Tek Neslihan'la kalsa olur muydu hiç?"

Babaannesi, sanki amcasının iki kızının ya da kendilerinin büyüme ve gelişmelerine katkıda bulunmuş gibi oğlunu daha fazla çocuk yapmaya teşvik ediyordu.

"Anne ne erkeği? İki çocuğun masrafı yeterince fazla. Daha kendi evimize de çıkamadık hala."

İtiraz yengesindedi. Sağ yanağında patlayan acının anestesi etkisinden midir nedir, geçici olduğuna inandığı, anı kurtarmak için ettiği teklifi, daha o anda bertaraf eden amcası, ayrı eve aslında hiç çıkılmayacağının sinyalini vermiş olsa da, bir gün sonra yanına gelen yengesi içlerine buz gibi soğuk su serpmişti. El kızı diye tabir edilen tek kişiden gelmişti anlayış ve destek.

"Neslihan merak etme. Ben Ahmet'i ikna etmeye çalışırım. Kaç kişi aynı evde bize de size de zor olur. Annem babam da sırayla kalır iki evde."

Bu durum hiç gerçekleşmedi iki buçuk yıl geri gelmemecesine akıp geçmesine rağmen. Amcasına kaynak işi veren babasının ortağı, onu Ali'nin yerine koymak istese de, Ahmet onun yerine geçebilecek kalifiyede olamadı. Neslihan olmayı bile denemediğinden emindi.

Sabri usta sabırla iş öğrenmesini beklerken amcası o işin kendisine göre olmadığını anlayıvermişti iki haftada. Gelip geçici olanlar dışında dikiş tutturabildiği bir işi, gündelik yevmiyelerden başka gelen sabit bir geliri olmadı bu yüzden. Neyse ki, geçim sıkıntısı çekecek kadar zor durumda değillerdi.

"Yenge beni yanlış anlamanı asla istemem. Başımızın üstünde yeriniz var. Ben sadece okumak istiyorum. Anne babamın da benden inanarak beklediği gibi. Bunu asla almasınlar benden yeter."

"Sen merak etme. Benim de iki kızım var Neslihan, sen okumazsan onlar hiç okuyamazlar."

Yengesini bu yüzden bile çok seviyordu. Babasının zaten kendi yaşadıkları yerde durumları iyiydi. Aylık olarak harçlığını gönderiyordu kızına. Yılmaz ailesinin fertleri gibi oğullarını el üstünde tutup varını yoğunu onlara yatırmıyordu Zekai Zileli.

Sadece bir defa, Neslihan orta okul son sınıftayken istemeye gitmişlerdi yengesini hep beraber Tokat'a. Orada tanışmışlardı Ayfer'in ailesiyle. Çocuk aklıyla bile çiftçi dedikleri, pek çok kişinin belki de küçümsedikleri insanların ne kadar yüce gönüllü, ileri görüşlü olduğunu da orada keşfetmişti o.

Ön yargılarının yıkıldığı, babaanne ve dedesinin lafını dinlemekten vazgeçip Neslihan'ın okumak istediği yere kadar okumasına karar verdiğine de o an şahit olmuştu babasının. Adam konuşurken babası başını önüne eğmiş resmen takkesini önüne almış da aldığı kararları sorgulayan adama dönüşüvermişti.

"Erkekler okumalı diyoruz ya her zaman. Erkeklerin okuduğu yerde kızlar iki kere okumalı. Ayfer iki yıllık okul bitirdi. Zaten İstanbul'da da sizin oğlanla tanışmış. Sevmiş. Bana kalırsa daha okusun. Kendi bilecekleri iş artık. Ben önünü kesmem. Boğazımdan keserim eğitimden kesmem. Kadınlar öğrendiğini de öğretir. Toplumun cehaleti kadınlar okursa azalır." demişti.

Ben Bir Karar VerdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin