4. BÖLÜM

12.6K 1K 320
                                    

Söylediğine inanamayan gözlerle kendisine bakan kızın, en az üç gün aklından çıkmayacağından emindi. Şaşkınlık bir kadına bu kadar mı yakışırdı? Aşık olduğunu söylediğinde şaşırmamıştı bu kadar, onu yok saymayı seçmişti. Şimdi ise; doğru sözlerin insanlar için etkilerinin birbirinden ne denli farklı olabileceğinin yürüyen ispatı gibiydi.

"Çirkin insanlar, onları iddia konusu yapacak kadar değersiz, değil mi sizin gözünüzde?"

Çirkin insanların arasına mı koymuştu kendini gerçekten? Çirkin olduğunu mu düşünüyordu? Hayır, düşünmekle kalmayıp buna inanıyordu. Yoksa başka şekilde kurardı cümlesini. Belki çirkin olmadığını söylerse konuşmaya devam edebilirlerdi. O da olmazdı. Bu kez de onu, kızın belki de yıllardır inandığı düşüncenin aksine inandırması gerekirdi. O kadar vakti olduğundan emin değildi. İtiraz etmekle yetindi.

"Çirkin olduğunu düşünmüyorum."

"Güzel olduğumu düşünüyor musun?"

Niye iddiaya girdiniz? dese daha kolay cevaplardı soruyu Okan. Yine de güzeldi ona kalırsa. Saçını biraz açsa, ona uymayan gözlüklerini çıkarsa, bedenini moda katili kıyafetlerin altına saklamayıp kendine yakışanı giyse... Etrafında güzellik uğruna türlü eziyetler çeken ve üstüne de bunun için para veren pek çok kadından açık ara farkla önde olurdu. Susması işe yaramayacaktı, orası netti de ağzını açarsa ne diyeceğini bilememek Neslihan'a beklediği cevabı veriyordu zaten. Bunları ona anlatsa dürüstlükten yırtardı belki. Ağzını açmışken susturuldu.

"Hiç zahmet etme. Ben iddia konusu yapabileceğin biri değilim. Bence geri dön geldiğin yere."

"Yanlış anladın beni. Özür dilerim. Benim salak arkadaşlarım işte. Çok başka tanıttılar seni bana."

"Ben senin salak arkadaşlarını hiç tanımadığıma eminim. Ayrıca beni sana çok başka tanıttıklarını da hiç sanmıyorum. Evet, ben gayet asosyal, çirkin, erkeklerle işi olmayan biriyim."

Kendini çirkin olarak addetmekle kalmayıp bir de kalıplaştırmıştı. Okan'ın nasıl olduğunu anlamadığı şekilde, kendi arkadaşlarının Neslihan'ı ona aynen anlattığı gibi çıkmıştı dudaklarından sıfatlar.

"Neslihan, bir kahve içerken özür dilememe izin ver. Lütfen."

"Senin yanlış anlama sorunun var sanırım. Özrünü falan istemiyorum. Tekrar karşılaşmayalım yeter."

Okan'ı ağzı açık şekilde arkasında bırakıp kütüphaneye doğru yürümeye başladı. Bugün cumaydı ve iki gün gelemeyeceği yer olan mekanda sessizce kitap okuyabilirdi. Vize haftalarını sevebileceğini hiç düşünmemişti. Üniversiteye giden çok fazla arkadaşı yoktu; ama zaman zaman izlediği filmlerden kötü bir dönem olduğuna dair izlenim edinmişti.

İlkokuldan bu yana sınavlardan çekincesi olmamıştı hiç. Lisans okurken de olmamasına sevindi. Biraz kütüphanede durur, sonra da bir sinemaya gider hoşuna giden bir filmi izleyebilirdi. Yengesi gelirken balık almasını rica etmişti. Eve dönerken de o işi halledebilirdi. Üniversitede sınav haftaları bu yüzden paha biçilemez olmaya adaydı onun için. Sınava girip çıkıyor ve ders olmadığı için günün kalanında kendince kültürleniyordu. Aklında günün geri kalanının planı çoktan şekillenmişken kütüphane kapısında kolundan tutuldu yine.

"Anlamak istemiyorumdur belki. Sana doğruyu söyledim ve hala elimi sıkmadın Neslihan. Merhaba ben Okan Sırakaya."

Neslihan'ın onu geride bırakıp gitmeleri, Okan'ın egosuna indirdiği çekiç gibi Thor'unkinden bile ağır hasar veriyordu. İddia konusunu açtığına pişman olmaya başladı. Hedefe giden yolda her şey mübah ilkesinin onun için geçerli olmadığını anlamasıyla, belki de ihaleye fesat karıştırdığından bu kısmi dürüstlüğün elinde patlaması an meselesiydi. Buna ne tepki verecekti bakalım Neslihan Hanım? Verdiği karşılığa göre sonraki hamlesi biçimlenebilirdi.

Ben Bir Karar VerdimTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon