8. BÖLÜM

12.3K 1.1K 555
                                    

"Sabah olup da ayrılana kadar sıcaklığında yatabilir miyim?"

Okan'ın çıplak göğsüne yanağını çoktan koymuş olan Neslihan, Okan izin vermese bile o koordinattan yüzünü çekmeyi düşünmüyordu. Göz yaşları onun göğsünde son bulurken mutluluktan ağladığı düşünülürdü. Neticede ona ilgi duyan, kollarıyla sararak gözlerini gözlerinden ayırmadan onunla sevişen ilk erkeğiyle birlikteydi.

"Tabii ki. Sokul bana iyice. Neden ağlıyorsun? Canın yandı işte."

Okan tarifsiz zevkin zirvesinden inmeyi kendine yediremiyordu henüz. Seks sonrası yorgun gözleri kapanmakta direniyor olmasaydı, Neslihan'ın izin isterken kurduğu cümlenin anlamı rahatsız edebilirdi onu. Etmedi.

"Yanmadı, çok teşekkür ederim. İlk seferimde bana nazik davrandığın için."

Bu sözlerle gözleri, daha üç saniye önce bizi kapa artık diye yalvaran onlar değilmiş gibi açıldı. İlk seferi. İlk seferini almıştı ondan. Erkenden uyanıp gidecek olması birkaç atım sektirdi kalbini.

"Uyu Neslihan, uyu sevgilim."
 
"İyi geceler."

Göğsüne usul usul göz yaşlarını bırakan kadın çok aşıktı ona. Bir kadın bir erkeği bu kadar yüksek dozlarda sevmemeliydi belki de. Başının altında kalan sağ kolunu hafifçe oynatıp eliyle saçlarını okşamaya başladı bilinçsizce. Eli kimseden, özellikle ondan komut almadan gerçekleştiriyordu bu eylemi.

   Farkına vardığı anda havada asılı kaldı eli. Koynunda yatan, çarşafı göğsünün yukarısına kadar çekmiş kadına baktı. Uyumuştu çoktan. Bir süre yüzünde gezdirdi gözlerini. O gece alıcı değil satıcıydı aksine Okan; ama gören gözleriyle Neslihan'ın neden kendini bu kadar çirkin bulduğunu anlayamadı.

   Çok sevimli bir yüzü vardı. Nadir gülüşlerinin olduğu zamanlarda sağ yanağında beliren gamzesini, bir şeye kafayı taktığında takındığı çatık kaşlı ifadesini, iki elinin baş ve işaret parmağının arasına alarak kendi yanaklarını aşağı yukarı çekip ona dokunmasını özleyebilirdi Okan.

Onunla geçirdiği aylarda diş telleri tedavisi bitmiş, kendinden bile daha düzgün, inci gibi dişleri olmuştu. Gözlerini ısrar etmesine rağmen çizdirmemiş; ama her gördüğünde dedesininkini takmış izlenimi veren gözlüklerden kurtulup numaralı lens kullanmaya başlamıştı. Saçları, gece örülse bile sabah açtığında dalga dalga oluyordu.

Bu kadın güzeldi. Göğsü, yanında uykunun yol açtığı sakinlikle hafif kalkıp inerken onunla daha yarım saat önce nasıl cesurca seviştiği geldi gözünün önüne. Canı yanmıştı tabii. Çarşaftaki kan ispatıydı, o her ne kadar aksini söylese de.

"Canımı yakmadın henüz."

Defalarca sormuştu devam etmek isteyip istemediğini. Kendisi yarım bıraksa, şimdi ben vazgeçtim dese açıklama yapmak zorunda kalırdı. Sıralayacak sebepleri yoktu. İstedi ki, o vazgeçsin, o zaman devam etmezdi. Bu yüzden devam etti o da. Yapacağı hiçbir açıklama onun gitmesini engellemezdi çünkü. Tek şansı, onun iddianın devam ettiğinden bihaber olmasıydı.

Sola çevirdi başını. Çiçeklerin arasına koyduğu kamerayı ancak sabah, o uyurken alabilirdi. Şimdi koyacak bir şeyi yoktu yanında. Sabah giderken alır, gerçekten babasını hava alanına götürüp birkaç saat sonra geri gelirdi. Bu kayıt bu odada daha fazla durmamalıydı.

Yine döndürdü yüzünü ona. Bağlılık ona göre değildi normal şartlarda. Ne değişmişti peki? Hiçbir şeye yeterince uzun süre bağlı kalmamıştı. Onun işi heves etmek, annesi heves ettiğini alınca da anında ondan vazgeçmek döngüsündeydi. On sekiz yaşına kadar tüm odası, hiç oynamadığı oyuncaklar, hiç mi hiç giyinmediği kıyafetler, pahalı olan her şeylerle doluydu. Hediye paketi yırtılmamış pek çok kutudan, istemiş olduğu hangi neyin çıkacağını bile bilmediği zamanlar olmuştu.

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now