11. BÖLÜM

11.3K 922 251
                                    

O gece bonus olarak ikinci bir kişi daha işin içine girince Neslihan birinci raundda havlu atmış oldu. Amacı fahişe olmak değildi. Kadınlığını yaşamaktı. Onu da yaşatmadılar. Bedeninde erkek olmayı seçtiler kendilerinden önceki Okan gibi.

Teselli ikramiyesi vardı bu kez. Becerilmek için seçilen değil, seçen olmuştu en azından. İlerleme olarak kaydetti bu durumu kişisel gelişim hanesine. Kişiliği gelişti mi, sorsalar onu da söyleyemezdi. Ertesi gün gittiği kuaförde saçlarını kestirip uçlarına sarılar attırdı. Bir elinin tırnaklarına manikür yapılırken diğer eliyle sınıftaki kızlardan duyduğu alış veriş sitesi MarkaŞık'tan kendine bir şeyler seçip sepetine attı. Eski halini nasıl yavaş yavaş kanıksadılarsa tekrar bir değişimi kamplumbağa yavaşlığında ve eminliğinde yapacaktı yine. Ufak ufak serpiştirecekti araya, yapmak, değiştirmek istediklerini ve zaman içinde bambaşka bir Neslihan olacaktı.

Güzeldi o. Kalbi temizdi. Kirletmeye, öldürmeye çalışsa da kendisinin bile gücü yetmedi buna. Okan geldiğinde ondaki değişimi fark etse de üstünde durmadı. Benimle de ol o zaman lafı acıyla söylenmiş olsa da söylenmişti. Tıpkı kendisinin acıyla başkalarıyla yatmış olduğu gibi. Yine aynı acıyla bir daha hiçbir erkekle yatmayacak olduğu gibi. Kendini öldürmeyecekti yaşarken ölmekle yetinecekti. Yarım bırakmak istemediği, babasına söz verdiği hayalleri vardı gerçekleşmeyi bekleyen.

Mayıs bitip giderken final sınavları yaklaştı. Tek derdi dersleriydi artık. Saçlarını boyattığını fark etmelerini zamana yaymak istediği için başında topuz yapıyor, fark edilmiyordu ilk başlarda. Boyattıktan iki hafta sonra toplamayı unuttuğu saçlarını amcası fark etti.

"Sen sarı mı yaptın saçlarını?"

"Değiştirdim biraz."

"Sarıdan başka renk bulamadın mı?"

"Karışma kıza Ali. Gençken yapsın, sonra ne zaman yapacak?"

Babaannesi ve dedesinin ilaçlarıyla yakın alakayla ilgilenmeye başlaması onların gözünde Neslihan'ı yukarılara taşımıştı. Aldığı her ilaca yorum yapıp ne işe yaradığını, ne gibi yan etkisinin olabileceğini bazen dakikalarca ikisi için anlatıyor, iki yaşlı da gururla kız torununu dinliyordu. Neslihan bile bu savunmayı beklemiyordu, orası ayrı tabii.

"Bir şey demedim canım. Sarı olmasa olurmuş."

Sarı da bir renk değil miydi? Tıpkı tüm Ruslara Nataşa gözüyle bakılması gibi bir durumdu galiba. Doğuştan sarışın olanlar ne oluyordu peki? Bu ön yargılar, görüşleri ayıran en temel kişisel çıkarımlardı ona kalırsa. Görüş ayrılırsa insanlar ayrılıyordu. İnsan ayrılırsa savaşlar çıkıyordu. Herkes kendisine öğretilen doğrularla yaşamak için o kadar çaba harcıyordu ki, başka doğrularla yetişen insanları gözden çıkarmaları saniye sürmüyordu.

Anlamamak değildi olay. Anlamayabilirdin.

Dinlememek değildi olay.
Kulaklarını tıkayabilirdin.

Düşünmemekti.
Belki de düşünememekti.

Düşünmesi istenmeyen insanların, sorgulama yapması da sekteye uğruyordu. O bir doğru biliyordu. Diğeri aynı doğruyu bilmiyordu, o halde kötüydü. Günahkardı. Bir sor bakalım sen nasıl biliyorsun diye. Belki ikiniz de farklı yerinden baktığınız aynı doğrunun size görünen tarafından kaynaklı anlaşmazlığa düştünüz.

Düşünmek, dinlemek, anlamak...

Tek yapılması gereken sırasıyla buydu. Sırayı geçti, yerleri karışık yapılsa öpüp de başına koyardı.

Babaannesi ve dedesi bile yaptıysa herkeste umut var demekti. Neslihan umudunu kaybetmeyecek, bir gün yaşadıklarını, pişmanlıklarını, pişman olduğunu düşündüklerini arkasında bırakacak ve onu Neslihan Yılmaz olduğu için sevebilme kapasitesine ve kabiliyetine sahip birisinin karşısına çıkmayı bekleyecekti. Ya da birisinin karşısına o çıkacaktı. Hangisi olduğu önemli değildi, sevsin, sevilsin, geçmiş yaptıklarıyla onu yargılamasın yeterdi. Her insan kendisinin yargıcıydı zaten. O da en ağır cezayı kendisine vermişti.

Ben Bir Karar VerdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin