1

4.8K 276 241
                                    


İyi okumalar ❤

***

6.30

Yine derin düşüncelerimle boğuşmaktan doğru düzgün uyuyamadığım bir gecenin sabahına uyanmıştım. Hoş, sabah diyorum fakat hava hâlâ karanlık. Sanırım bu olay beni,ne kadar büyürsem büyüyeyim sinir etmeye devam edecek.

Aydınlanmayan havaya, sabahın bu erken saatine ve bu saatte kalkmak zorunda oluşuma, gece ağlamaktan ağrıyan başıma, hafif şişen gözlerime ve kararan göz altlarıma lanet ederek yataktan zor olsa da kalktım. Her zaman yaptığım gibi üstümdekilerden kurtulup kendimi duşa attım. Sabahları son derece asabi olurdum, aniden açtığım soğuk suya da içimden bir küfür geveleyerek suyu ayarlamaya başladım.

Uzun uğraşlar sonucu suyu ayarlayabilmiş ve duş almıştım. Dolaptan işe giderken giyebileceğim resmilikte bir şeyler aramaya başladım. Elime gelen siyah, dizimin biraz üstünde biten elbiseyi, ten çorabımı giydikten sonra üzerime geçirdim.

Çatlayan başıma rağmen bu kadar hızlı giyindiğim için şaşırıp kendimi tebrik etmeyi unutmazken saçlarımı taradım ve kurutmaya başladım. Kıvırcık saçlı olmanın zorluğunu bilen bilir, acıyla aynadan kabaran saçlarıma baktım; sonra da saati kontrol ettim. Hızlı olduğum için zamanım vardı ve düzleştiriciyi prize takıp saçlarımı düzleştirmeye başladım.

Mutfağa giderken bir yandan da elbisemin kollarını avuç içlerime kadar çektim. Kahve yapmaya bile üşenerek oldukça aşina olduğum ağrı kesiciyi bir bardak suyla hemen içtim. Muhtemelen ben hastaneye vardığımda ancak tesir edecekti.

Kabanımı alıp çizmelerimi de ayağıma geçirdikten sonra kapıyı kilitleyip dışarı çıktım. Kolumdaki saate baktığımda bugün ikinci kez hızıma şaşırdım ve tekrardan kendimi takdir ettim. Apartman dairemin sokağında arabamı bulduğumda çantamdan anahtarı çıkardım ve şehir hastanesine sürmeye başladım.

Hastanenin otoparkı her zamanki gibi ne çok dolu, ne de boştu. Dolu olduğu günler korkardım, toplu bir kaza veya salgın olması demek hastanenin her zamankinden daha kasvetli ve daha hüzünlü olması demekti. Ne kadar işim olsa da hasta bir çocuk gördüğümde dayanamıyordum. Sadece çocuklar değil, elbette bütün hastalar için üzülüyordum fakat bu denli anaç olmam, hastane koridorunda bir çocuk görünce beni gülümsetirken kolundaki serumu gördüğümde mahvediyordu.

Sekretere selam vererek odamın bulunduğu katın uzun koridorunda yürümeye başladım. Bugün, belki de gece ağladığım için, garip bir şekilde yaşama sevinciyle doluydum ve her zamankinden daha dalgın düşünceler içindeydim. Güzel bir şey olacaktı, hissediyordum. Bunları düşünürken birine çarptım. Kim olduğunu görmek için kafamı kaldırdığım anda bu sefer de başlarımız tokuşmuştu.

"Ben... um... Şey... bilirsin biraz dalgı-"

Konuşmaya çalışırken kime çarptığımı daha yeni fark etmiştim. Başhekimi görünce sözüm yarıda kesilmiş ve şöyle devam etmişti tabi;

"Richard, şey, üzgünüm. Bugün biraz dalgınım, seni göremedim."

"Sorun yok. Seni her gördüğümde çok düşünceli oluyorsun fakat bugün bir gariplik var. Endişelenmem gereken bir şey yoktur umarım?"

"Yok yok, sadece biraz uykusuzum. Görüşürüz,ben odama gidiyorum."

Başıyla onaylayarak yürümeye devam etti ve ben de köşeyi döndüğümde hedefime ulaşmıştım. Kapıyı açtığım gibi kendimi camın önündeki koltuklardan birine bırakıverdim. Tanrım, gene kendime lanet ettim.

***

Gün geçmiyordu. Abartmıyorum, cidden geçmiyordu. Daha öğle yemeğine bile çıkmamıştım fakat sanki işe geldiğimden beri yıllar geçmişti.

Kapım tıklatılınca "Girin." diye seslendim. İçeri Richard girdi.

"Melody, tek sıkılan ben miyim? Yoksa sen de sıkılıyor musun?"

Bunu dile getirmesiyle biraz ürkmüş, ona güzel olduğunu düşündüğüm bir kıkırdama göndermiştim. Bilirsiniz, saniyeler önce aklınızdan geçen bir şeyi dile getiren bir insan bazen çıkar karşınıza ve siz de onun zihninizi okuyabildiği düşüncesine kapılırsınız bir anda.

"Ah, sorma. Gün hiç bitmeyecek gibi."

"Öyleyse, başhekim ben olduğuma göre, öğle yemeğine biraz erken çıkabileceğimizi düşünüyorum. Ne dersin?"

"Başhekimime karşı geleceğimi düşünmüyorsunuzdur umarım?"

Attığımız kahkahalardan sonra Richard kabanını almak için odasına giderken ben de hazırlanmaya başlamıştım. Tam küçüklüğüm boyunca hayallerimi süsleyen beyaz önlüğümü çıkarıyordum ki odamın kapısı tekrar tıklatıldı. Fakat bu sefer "gir" talimatı beklenmemiş,odaya dalınmıştı.

"Doktor Hanım, acile inmeniz gerekiyor. Kalp krizi..."

Hemşireyle birlikte acile koşarken elbisem ve çizmelerim üzerimde olmadığı için şükrediyordum. Hemşire devam etti.

"Anne Twist. Evde kızıyla otururken sol kolu uyuşmuş, terlemeye başlamış ve kızı da ters giden bir şeyler olduğunu anlamış. Ambulansta müdahale etmişler ama biraz daha gecikirsek hastayı kaybedebiliriz."

"Ameliyathaneyi hazırlayın."

***

Sonunda bitmişti. Günün geçmediğini düşünen ben, kalp ameliyatına girmiştim ve zaman o kadar hızlı geçmişti ki. Hayal ettiğim işi yapmanın getirdiği tatlı yorgunlukla kafeteryaya indim. Tekrar yukarı çıktığımda kapımın önündeki koltuklarda beyaz tenli bir kız oturuyordu. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı ve bundan, onun az önce ameliyatına girdiğim kadının yüksek ihtimalle kızı olduğunu düşünmüştüm. Beni görünce zor da olsa ayağa kalktı.

"Annem... annemi soracaktım. Durumu nasıl? Doğru söyleyin lütfen o yaşayacak mı?"

Kendi sözlerinden sonra gözyaşlarını ve hıçkırıklarını daha fazla tutamamış ve sarsılarak ağlamaya başlamıştı. Bense bu durumdan etkilenmemeye çalışarak bir yerlerde soğukkanlılığımı aramaya başladım. Hasta yakınlarına açıklama yapmak en zoruydu, hele de durum kötüyse.

"Merak etmeyin. Hayati tehlikeyi şimdilik atlattı. Yoğun bakıma aldık. Şu an için endişelenecek bir şey yok diyebiliriz."

"Şimdilik? Nasıl şimdilik?"

"Dediğim gibi, şu an endişelenmenizi gerektiren bir şey yok. Ama bilirsiniz, kalp krizi ciddi bir durumdur ve bundan sonraki hayatında daima bir risk olur, bu yüzden eskisinden daha dikkatli olmak zorundasınız."

"Ben... her şey için teşekkür ederim. Onun ölmesine... Tanrım, ne saçmalıyorum, bu olmayacak!"

Daha sonra elini uzattı gözlerini silerken.

"Gemma Styles ve siz de..."

Elimi uzattım ve devam ettim.

"Melody Williams."

"Tanıştığımıza memnun oldum Bayan Williams, tekrardan teşekkürler."

***

"Even my phone,
Misses your call, by the way..."

Melody | Harry StylesWhere stories live. Discover now