14

2.4K 185 411
                                    


İyi okumalar güzellerim...❤

***

"Ben sana rehber değil, ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey elimizden gelmiyordu."

***

Çıktığımızda önde olan bendim. Arkamdan gelirken hiç sesini çıkarmıyordu. Odadan koridora çıkınca bizi karşılayan hava dezenfektan kokuyordu. Ben alışkındım ama o değildi. Yan yana yürümeye başladığımızda yüzüne çevirdim açık kahve gözlerimi. Yüzünü buruşturuyordu, nefesini tutuyor bile olabilirdi. Bakışlarımı tekrar topuklu ayakkabılarımın burunlarına çevirip hedefimize ulaşmak için yürümeye devam ettim. Çıkış kapısına kadar konuşmamıştık, kapıyı açarak önden geçmemi işaret etti. Talimatına uyarak ön bahçeye çıktım. Arkamdan da o geldi.

"Dün annemle buralarda yürüdük biraz. Bahçede çok güzel bir kafe olduğunu bilmiyordum."

"Ah, sanırım içerideki kafeteryanın devamından bahsediyorsun. Evet, böyle yazdan kalma bir günde çok güzel olur. Tabi pek tadı çıkarılmaz burada."

"Bence de. İnsan hastanede gördüğü kişilere üzülüyor; ya hastalar ya hasta yakınları. Annem... annem sanırım bu yüzden bir an önce çıkmak istiyor."

"Sen... sen istemiyor musun peki?"

Sorduğum soruyu beklemediği açıktı, gülerek kafasını öne eğdi. Hedefimize varmıştık, içeri girmedik ve dışarıdaki iki kişilik masalardan birine oturduk. Daha doğrusu ben oturdum, o ayaktaydı.

"Ne içelim?"

"Ben soda istiyorum."

"Sade, meyveli?"

"Sade."

"Tamam ben alıp geliyorum."

Oturup onu beklemeye başladım. Diyaloglarımız garip miydi yoksa bana mı öyle geliyordu? Ne kadar konuşsak da aramızda bir iletişim kopukluğu vardı. Sanki çok başka şeyler konuşmayı düşlüyor da tamamen zıttına göre hareket ediyorduk. Bir tuhaflık vardı işte, orada öylece duruyor ve fark edilmeyi bekliyordu. Biz ondan çok uzaktaydık, bundan haberi yoktu.

Ben gene dip dalmışken Harry elindeki iki sade soda şişesiyle masaya doğru geldi. Gülümseyerek onu karşıladım, sonra dudaklarımdan bir teşekkür döküldü belli belirsiz.

"Bilmiyorum."

Şişeden aldığım yudumu zorlukla yutup konuştum.

"Neyi bilmiyorsun?"

"Annemin hastenede daha fazla kalmasını istemiyorum ama çıkarsa da seninle kopacakmışız gibi."

Dediklerini anlamam için birkaç saniye düşünmem gerekti. Bundan çok önemli bir meseleymiş gibi bahsediyordu. Alışık değildim, genelde tereddütsüz bırakılan ve bir daha görüşülmeyeceği gerçeğini kendine hatırlatıp duran ben olurdum. Geceleri kahrolan da, buluşmak, bir kere görüşmek için hasretle yanıp tutuşan da ben olurdum. Birinden bunu duyuyor olmak bir ilkti benim için.

"Annen iyileşsin yeter, kopmayacağız emin ol."

Güven vermek istercesine gülümsediğimde dediklerimin doğruluğunu ölçmek ister gibi gözlerime baktı. O baktığı müddetçe gözlerimi kırpmadan gülümsemeye devam ettim ona. En sonunda beni daha fazla bu durumda bırakmamak için konuştu.

"Öyle mi dersin?"

"Neden olmasın ki? "

"Yoğun çalışıyorsun Melody. Ben de öyle ve tek sorun ikimizin de yoğun çalışması değil, ikimizin de farklı yerlerde yoğun çalışması. Kopmamak imkansız gelmiyor mu sana da?"

Melody | Harry StylesWhere stories live. Discover now