2

3.6K 260 186
                                    


İyi okumalar...

***

"Bundan sonraki halim ancak yarım bir varlık olacak; ben artık o ben olmayacağım. Gün geçtikçe kendimden ayrılıyor, uzaklaşıyorum."

***

Gün boyu beynimde yankılanan tek bir isim vardı. Gemma Styles...
Bu isim bana bir yerden tanıdık gelmekle beraber, kadının ve kızının simaları da bana birilerini hatırlatıyordu. Bir anlığına onları eskiden hastanede görmüş olabileceğimi düşündüm. Kendi hasta kayıtlarıma da baktıktan sonra onlarla hastanede karşılaşmadığım düşüncesi kapladı zihnimi. Zaten bu hastanede eskilerden değildim.

Düşüncelerime kapının tıklatılmasıyla son verdim. Gelen hemşireyle birlikte hastayı kontrol etmek için aşağı inmeye başladık.

Bayan Twist'in odasının önünde durduk ve içeri girdik. İçeride Gemma ve genç bir çocuk vardı. El ele tutuşmuşlar, Bayan Twist'e bakıyorlardı.

Rutin kontrolleri yaptıktan sonra açıklama yapmaya başlamıştım. Üçü de beni can kulağıyla dinlerken onlara her şeyi detaylıca anlatmaya çalışıyordum.

İşte, ne olduysa tam o sırada oldu...

Koridordan bir erkek sesi ve ayak sesleri gelirken dikkatimi yaptığım açıklamaya vermeye çalıştım fakat ayak sesleri giderek yaklaşıyordu, sanki az sonra şu kapı açılacak, içeri uzun zamandır koştuğu için nefes nefese kalmış biri girecekti.

Ve tam da tahmin ettiğim gibi oldu.

Önce büyük bir el tarafından kapı sertçe, çalınmadan açıldı. İçeridekiler olarak nefeslerimizi tutmuş, kimin geldiğini bir an önce görmek istercesine gözlerimizi açabildiğimiz kadar açıp kapıya bakıyorduk.

Akabinde, bir çift kızarık yeşil göz gözlerimi buldu. Sonra yutkundu, gözleri önlüğüme doğru indi, oradan yatağı buldu ve ben de eğer gözlerimi alabilirsem bu yemyeşil ormandan, bu doğa harikasının geri kalanına bakacaktım.

Yaklaşık 30 saniye olduğu yerden kıpırdayamadı. Gözlerini yataktan ayıramıyordu, aynı zamanda içeridekiler de asla konuşmuyordu.

Bu süreden faydalanarak onu dikkatlice inceledim. Pejmürde bir adamdı karşımdaki. Üstünde dünya baskılı ve şu an ne olduğunu hatırlayamadığım bir cümle yazılı beyaz bir tişört vardı. Altında gri, kendisine en az beş beden büyük olduğunu düşündüğüm kumaş bir pantolon; ayağında servet değeri taşıyan ama oldukça hor kullanılmış Gucci ayakkabılar vardı. Bu kadar detay içerisinde beni ne beyaz tişörtü etkiledi ne de bol kumaş pantolonu...

Ellerinde takılı kalmıştım.

Sevdiğim bir masal karakterini anımsattı bana. Ellerindeki bütün parmaklar yüzüklerle doluydu ve bu ona ayrı bir hava veriyordu. Ne zaman biriyle tanışsa, kişi, onun ellerinde takılı kalıyordu. Yüzükler onun için sadece sıradan aksesuarlar değildi. Her birinde farklı maceralar, farklı yaşanmışlıklar gizliydi ve ben, eşyaları anlamları olduğu zaman severdim.

Bu yüzden onun ellerinde takılı kaldım.

Sonra gözlerim üzülerek de olsa ellerinden ayrıldı, yüzünü buldu. Önce biçimli dudaklar selamladı beni, sonra dudağının yakınlarında bulunan benle tanıştım. Onu keşfetmek istiyordum, önümde açılmış bir sırlar kitabıydı. Dudağının üzerinde ve yanaklarının bazı kısımlarında belli belirsiz bulunan sarı sakallar görüş açıma girdi, ardından da burnu. Daha sonra yeşil irislerle tekrar buluştu gözlerim, ama inanın, sanki ilk defa buluşmuş gibiydi.

Yaşı gençti, en fazla otuzlarının başında olmalıydı fakat o kadar yorgundu ki... Üzerinde yüzyıllardır yaşayan bir ağaç bitkinliği vardı. Sanki bir şeyler, birileri onu yormuştu. Çok yıpratmıştı.

Kıvırcıklarımın benzerlerini onda da görünce, dünyanın öbür ucunda, hiç ummadığı bir anda tanıdık bir yüz gören gurbetçinin heyecanına kapıldım. Adeta ezberlemek ister gibi her detayı, yavaş yavaş ilerliyordum; saniyelerle yarışıyordum. Zaman önemsizdi. Tek umursadığım onu biraz daha inceleyebilmekti.

Kahverengi kıvırcıklarla vedalaştım. Tabi ki isteyerek değil, bunu onun konuşması bozmuştu. Evet, belki acı bir vedaydı ama hiçbir vedam bu kadar güzel olmamıştı.

Yumuşak, kadifemsi ve bir o kadar da boğuk, erkeksi sesiyle konuştu.

"Anne, sana ne oldu böyle?"

Sonra daha fazla kıpırdamadan duramayacakmış gibi hızla kapıyı kapattı, yatağa ilerledi. Gözleri tanıdıktı, dudakları, saçları... Onda bana eskiyi hatırlatan bir şey vardı.

Ama adı yoktu.

Annesine sımsıkı sarıldı, ellerini eline alıp öptü, okşadı. Sonra boğazını temizledi ve çaktırmamaya çalışarak gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.
Gemma yerinden kalktı, o da yatağın öbür ucuna geçti.

Ağzını araladı konuşmak için ve gözlerimiz bugün üçüncü kez buluştu. Muhatabı olacağım için mutluydum; şu an ne doktorluğum aklımdaydı ne de onun hasta yakını oluşu.

"Gemma bana annemizin kalp krizi geçirdiğini söyledi. O sırada Malibu'daydım ve inanın, uçağı kaçırmamı saymazsak elimden geldiğince en kısa sürede gelmeye çalıştım. Şimdi, bana annemin durumundan bahseder misiniz Bayan...?"

Tam konuşacaktım ki Gemma ve hala koltukta oturmakta olan adam atıldı.

"Williams."

"...Bayan...Williams?"

"Öncelikle sakin olun, hayati tehlikeyi atlattı. Hastaneye geldikleri gibi ameliyata aldık zaten. Endişelenecek bir durum yok. Tabi ki bu, Gemma'nın bazı belirtileri erkenden fark etmesi sayesinde. Bayan Twist önce kızına bir yorgunluk hissettiğini söylemiş ve koltuğa uzanmak istemiş. Kısa bir süre sonra, sol kolu uyuşmuş ve anormal bir şekilde terlemeye başlamış. Bu sırada yüzünün de solmuş olduğunu düşünüyorum çünkü bunlar ekstrem bir durum olmadığı müddetçe tüm kalp krizi vakalarında görülen klasik belirtilerdir. Gerekli müdahaleyi yaptık, birkaç gün daha sizi burada misafir edeceğiz, o kadar."

Dördü de rahatladıklarını belirten sesler çıkarırlarken ekledim.

"Tabi, bundan sonra yaşamınız daha farklı olacak... Bayan Twist'e ekstra özen göstermelisiniz. En ufak panik, stres, üzüntü, heyecan durumlarında kalp krizi tekrarlanabilir. Bu sefer krize ek olarak kapakçıklarda sorun yaşanabilir, damar tıkanıklığı gündeme gelebilir... Şu an by-pass yapmamızı gerektirecek bir durum olduğunu düşünmüyorum fakat bu hiç gerekmeyecek anlamına gelmiyor. Dediğim gibi, daha dikkatli olmalısınız."

"Ah, şükürler olsun. Tanrım, anne! Bizi ne kadar da korkuttun."

Gemma ve doğa harikası, annelerinin yanaklarını öperken Bayan Twist bana minnetle baktı.

O sırada yürüyen doğa harikası ayağa kalktı ve bana doğru gelmeye başladı.

"Her şey için çok teşekkür ederim Bayan Williams. Minnettarım."

"Ne demek, ben görevimi yaptım Bay..."

"Styles, Harry Styles."

Adını söyleyemediğimde yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade oluştu. Sanki ayıp bir şey yapmış, soyadını bilmediğim için günah işlemiştim! Kendini tanıtırken ise garip ifadesi yerini kuşkuya bıraktı.

"...Bay Styles. Rutin kontrollere devam edeceğiz. Herhangi bir sıkıntınız olursa odam bir üst katta. Ayrıca katınızın koridorunda da daima hemşire olur ve son olarak, hasta yatağının yanındaki butonu biliyorsunuzdur zaten..."

Anne Twist, Gemma ve hala adını bilmediğim adam da bana teşekkürlerini sunarken Harry Styles bana bir gülümseme gönderdi. Hepsine bir akşam dileği geveleyip kendimi koridora, oradan da odama attım.

Artık eve gidip uyumalıydım.

***

"I met her once
And write a song about her..."

Melody | Harry StylesDonde viven las historias. Descúbrelo ahora