1. BÖLÜM: NOT

23 4 0
                                    

Rüya nedir? Neden rüya görürüz? Neden rüyalardan korkarız? Neden rüya gördüğümüz halde hatırlamayız? Neden gördüğümüz rüyalar bizi fazlasıyla korkutur? Bunun gibi milyonlarca soru sorabiliriz kendimize. Ama sorduğumuz sorular soru olarak kaldı ve hiç cevaplanmadı. Bu sorularda bir şey vardı. Bu sorular sır perdesiydi. Bir gün bu perde açılacaktı. Ve sahnede iyi ve kötü kalacaktı. Ama sadece birisi o sahnede kalacaktı. Ama hangisi?

Gerçek bir sahnenin içinde miyiz yoksa dışında mıyız? Ya da bir rüyanın içinde miyiz? Yoksa dışında mıyız?

''Bence biz dünyanın içinde hapsolmuş birer insanlarız. Ve ben bu dünyanın kapısının açılmasını bekliyorum. Açıldığında ise dönmemek üzere gideceğim.'' diye kâğıda yazdı Melis. Sonra bu notu odasının en güzel köşesine astı. Melis güzel sözler yazıyordu. Genelde defterine yazardı. Ama bazen öyle bir anda gelirdi ki sözler hemen bir kâğıt kapıp yazmaya başlardı. Bu yüzden odasının bir duvarı sözlerine aitti. Ama oraya sadece kendisine özel hissettirdiği ve kalbinden dökülen sözleri asardı. Diğer sözleri ise defterinde saklıydı. Melis dünyaca ünlü bilim adamının kızıydı. Annesi ise 5 yaşındayken trafik kazasında ölmüştü. Babası Mehmet güven bilim adamı olduğu için evde yaşamıyordu. Sürekli çalıştığı için evde kalamıyordu. Sadece fırsat buldukça Melis'i görmeye geliyordu. Ya da Melis babasını görmeye şirkete gidiyordu. Melis evde tek yaşamıyordu. Elif teyzesi ve oğlu Rüzgârla beraber yaşıyordu. Melis'in annesi öldükten sonra Melis'e Elif baktı. Öz teyzesi olmasa bile öz teyzesi kadar çok seviyordu Melis. Rüzgarla ise güzel bir dostlukları vardı. Melis ne annesiyle ne de babasıyla güzel bir anısı oldu. Annesi ve babası sürekli çalıştıkları için pek ilgilenemediler. Melis kendi yaşadı ve öğrendi. Ne kadar zor olsa da bunu başarmıştı ve hala başarmaya devam ediyordu. Bir gün tekrar annesini görmesinin hayaliyle yaşıyordu.

Melis odasında yatağına uzanmış bir şekilde tavanı izleyerek yatıyordu. Kafasında düşünceler bulutu vardı. Çok fazla düşünmek istemiyordu ama bunu başaramıyordu.

''Bir gün kafam susarsa eğer saatlerce boşluğa bakmak istiyorum.'' dedi ve kapısının açılmasıyla uzandığı yerden kalktı. Gelen Rüzgârdı.

''Melis yine düşünceler alemindesin bakıyorum.'' dedi ve siyah yastığı koltuktan alıp Melis'in yanına koşarak gitti. Ama sonra Melis anladı ki hemen koşarak balkona kaçtı ve kapıyı kitledi.

''Sakın Rüzgâr onu yapma. Bin kez dedim ya bin kez. Yapma şunu artık.''dedi Melis ve öfkesi gözlerinden okunuyordu.

''Seni neşelendirmek içindi Melis. Tamam, çık gidiyorum.'' dedi Rüzgâr ve odadan çıkacakken Melis yanına koştu ve kolundan tuttu.

''Nereye gidiyorsun Rüzgâr? Ayrıca bu tavır niye?'' dedi Melis ve bir anda kahkahalara boğuldu. Rüzgâr bu duruma anlam veremedi.

''Melis iyi misin? Bir tuhafsın bu aralar.'' dedi Rüzgâr ve hala gülen Melis'e bakıyordu.

''Hem de çok iyiyim. Şu üzücü bakışların yok mu beni kahkahalara boğuyor.'' dedi Melis ve gülmeye devam etti.

''Gerçekten şimdi çok kırıcı olmaya başladın Melis. Ben gidiyorum.'' dedi Rüzgâr ve odadan sinirli bir şekilde çıktı. Koşarak merdivenlerden indi ve arkasından Melis sadece anlamsız baktı. Odasının kapısını kapatıp yatağına uzandı. Tavanı izlemeye devam etti. Düşündüğü tek şey babasıydı. Onu özlüyordu ve evde kalmasını istiyordu. Sonra bu düşünceyi bir kenara bırakıp odasından çıktı. Koşarak merdivenlerden indi. Rüzgârın yanına gidip gönlünü almalıydı. Çünkü yanlış anlamıştı. Hemen bunu düzeltmek için Rüzgârın odasına gitti. Kapıyı açtığında ise odada yoktu. Nerede olabilirdi diye düşünürken bahçeye çıkmaya karar verdi ama orada da yoktu. Cidden üzülmeye başlamıştı. Mutfağa girdi ve Elif teyzeyi görmüştü.

KURUCUNUN YILDIZLARIحيث تعيش القصص. اكتشف الآن